Akıllı cep telefonlarının ele geçiremediği insanlar da varmış

Akıllı telefon kullanmak gerçekten kaçınılmaz mı? Onlar olmadan gündelik hayat nasıl işliyor?

Bir yandan sizinle sohbet ederken, bir yandan cep telefonunun ekranına nazikçe dokunarak aşağı çeken insanları biliyorsunuz. Gözleri ekranda, kulağı sizde ya da sizdeymiş gibi yapıyor çünkü telefonu tarafından ele geçirilmiş. Ekrana bakmazsa her an çok mühim bir hadiseyi kaçırabilir. “Çok mühim bir hadise” çoğunlukla Twitter’da trend olan bir olay ya da Facebook’ta herkesin paylaştığı bir video...

Araştırmalar, Türkiye'nin akıllı telefon kullanımının en hızlı artıran ülke olduğunu ortaya koyuyor. TÜİK verilerine göre Türkiye’de 18-34 yaş arası gençlerde akıllı telefon kullanım oranı yüzde 93. İnterneti kullanma amacımız da her daim ekranı kontrol edişimizi açıklıyor. Geçen yılın ilk üç ayında internet kullananların yüzde 80,9’u sosyal medya üzerinde profil oluşturma, mesaj gönderme veya fotoğraf vb. içerik paylaşmış. Sosyal medya kullanımını da yüzde 70,2 ile haber, gazete veya dergi okuma takip ediyor.

Rakamlara itiraz edemiyoruz, yüzümüze bakmadan bizimle sohbet edenleri yadırgamıyoruz, artık hayatı böyle kabul ediyoruz... Etmeyen yok mu? Var. “Kimle ne yapacağıma telefonum değil ben karar veririm” diyenler de var, “Çok önemli bir şey olursa beni ararlar” diyenler de… Akıllı cep telefonu kullanmayanlarla konuştuk.

Ahmet Güneş: “En iyi akıllı cep telefonu arkadaşınınki…”

Ahmet Güneş radyo programı için müzik yapıyor. İnternetle arası gayet iyi, vaktinin önemli kısmını bilgisayar başında geçiriyor, çünkü hem kullandığı araçlar hem de ortaya çıkan işler için sosyal paylaşım sitelerini etkin olarak kullanıyor. Gelin görün ki akıllı cep telefonu hep anksiyete oluşturmuş onda, anında iletişim kurmanın bu kadar gerekli olduğuna inanmamış. Zaten hayatını “yavaşlatmaya” çalışıyor, “Benim ütopyam bu” diyor. Kısa süre önce Datça’ya yerleşmiş. Temelde zamanını dolu dolu değerlendirmek için akıllı cep telefonu kullanmıyor. “Mesela sahil kenarında manzaraya bakıp çay içeceksem manzaraya bakıp çay içmeliyim” diyor, “Biliyorum ki o telefon olsa masaya çıkacak ve bakmadan edemeyeceğim...”

Ahmet internette epey vakit geçiriyor, hatta bilgisayarı neredeyse tüm gün açık. Bunun dışında çok gerekirse akılsız da olsa bir cep telefonu var nasılsa… Ama ne telefon… Araştırmış ve Doro marka İsveç malı cep telefonunu almış, yurtdışından getirtmiş. Doro “yaşlı telefonu” kategorisinde cihazlar üreten bir marka, arkasında “acil durum butonu” var mesela. Doro’yu tercih etmesinin nedeni aynı zamanda ses kalitesinin de yüksek olması…

Datça’da hayat İstanbul’a göre daha yavaş da olsa bir sosyal çevresi var Ahmet’in. Haftada birkaç gün basketbol oynadığı arkadaşları maçın zamanını konuşmak için whatsapp grubu kurmuşlar. O sırada Ahmet’e bir cep telefonu alınmış ama sadece Whatsapp profili için. Kendini Whatsapp’a kaydettikten sonra sim kartı çıkartıp kenara koymuş ve internetten devam etmiş iletişime. Akıllı cep telefonuyla yaptığı tek aktivite bu olmuş. Ama sayesinde girdiği Whatsapp’tan çok memnun, buna rağmen “Annem benden daha aktif Whatsapp kullanıyor” diyor.

 Arkadaşlarıyla yüz yüze görüşmeyi tercih ediyor, çünkü tonlama, mimik, insani teması önemsiyor. “Zaten zor bir araya geliyoruz onu da her dakika cep telefonuma bakarak harcamak istemem” diyor. Eğer arkadaşlar uzaktaysa Skype görüşmesi yapıyor. Yine de Ahmet’e göre “En iyi akıllı cep telefonu arkadaşınınki…”

Reyhan Yıldız: “Arkadaşlarıma teknolojiden daha çok güveniyorum”

Reyhan Yıldız belgeselci, aynı zamanda bir yazar. Akıllı cep telefonu kullanmıyor ama bu hayatla bir kavgası olduğundan, bir şeyleri kanıtlamaya çalıştığından değil, sadece onsuz da yapabileceğini biliyor. Çünkü elinde olursa malum; ister oyun ister sosyal medya, ekran tarafından esir alınacak. Biliyor çünkü tıpkı kredi kartı gibi. Önceden kredi kartı kullanıyormuş, bakmış ki parayı hiç makul şekilde değerlendiremiyor, kredi kartına veda etmiş. Nasıl kredi kartı parasını değersizleştirdiyse, akıllı cep telefonunun da zamanından çalacağını düşünüyor. Televizyonu yok, bilgisayar ve internet bağlantısı sayesinde de eksikliğini hissetmemiş. Bir Twitter hesabı var ama sosyal medyaya mesafeli.

Bu halini öyle havalı veya sıradışı bulmuyor, çevresindeki insanların çoğunun akıllı cep telefonu kullanmak zorunda olduğu gerçeğini teslim ediyor. “Bana sorarsanız gerektiğinden fazla” diye de ekliyor… Teknolojik cihazların getirdiği durumu şöyle açıklıyor: “İnsanlar artık birbirlerinin seslerini duyarak sohbet etmek yerine aynı binadaki hatta yan masadaki arkadaşıyla whatsapp üzerinden iletişim kuruyorsa burada da bana göre bir sorun var. İnsanların sürekli birbirine yabancılaşması gibi…”

Modern insanın “Her an bir şey kaçırabilirim, en iyisi telefonuma bakayım” kaygısı Reyhan’da yok. Çok önemli bir şey olursa arkadaşlarından öğreneceğini söylüyor. Çünkü kara haber tez duyulur. “Bir cep telefonunun hiç mi iyi tarafı olamaz? Tut ki uçağa geç kalıyorsun, belki cebinden iki dakikada check-in yaparsın...” diye sorunca, “E arkadaşlarım var” diyor “Arkadaşlarıma teknolojiden daha çok güveniyorum…”

Bu seçimler, pek çoğumuzun sahip olamadığı lüksü Reyhan’a sağlıyor: “İstediği zaman ortadan kaybolabilmek.” “Bulunmak istersem bulunurum. Telefonlarımı her zaman yanıtlamalıyım diye bir alışkanlığım yok, bazen sohbet etmek için arayan bir arkadaşıma bir hafta sonra bile geri dönebilirim… Beni tanıyan herkes huyumu bilir, kendimi de insanların tepkilerine göre değiştirme çabam olmadı, izah edersem anlarlar diye düşündüm” diye tavrını özetliyor.

Kerem Şenel: “Yalnızlaştıkça telefonumuza yakınlaşıyoruz, ben yalnızlığı telefonsuz yaşamaya çalışıyorum”

Kerem Şenel, CNN TÜRK’te en çok izlenen haber programlarının editörlerinden. Türkiye’nin gündemini, gündemin hassasiyetini, her akşam televizyonda gördüğünüz konukları düşünün. Kerem bu tempoyu akıllı cep telefonu olmadan, yıllarca sürdürdü, ta ki geçen haftaya, akılsız cep telefonu onu terkedene kadar. Biz bu söyleşi için sözleştiğimizde henüz akıllı bir cep telefonu yoktu Kerem’in. Şimdi var.

İlk cep telefon hikayesi de böyle. Eski teknolojiye sarılmakta tutarlı çünkü. Ne kadar dirense de ilk telefonunu birlikte çalıştığı belgesel yapımcısı Nebil Özgentürk “zorla” almış, kullanmaktan başka seçeneği de kalmamış.

Hiç kimsenin en ufak bir haberi, en önemsiz bir paylaşımı bile kaçırmak istemediği bir dünyada, gündemin en yakıcı yerinde nasıl olup da başardığını sorduk Kerem’e.

Teknolojiyle arası hiç bir zaman iyi olmamış, öncelikle uzak ve karmaşık bulmuş. Ama daha da önemlisi akıllı cep telefonu kullananların özel alanlarının adeta işgal edildiğini görmüş. “Arkadaşlarımı gördüğüm zaman, yemekte, yolda, evde sürekli hayatları onunla beraber. Ve insanların özel bir alanları olduğunu düşünüyorum. Ve bu özel alan benim için kıymetli bir alan ve mail ya da whatsapp yoluyla sürekli ulaşılabilmek hoşuma gitmedi. İnsan her zaman ulaşılmamalı ve istediği her şeye de o anda ulaşmamalı” diyor. İşyerinde maillerine bakıp, sonra dışarı çıkıyor, akşam eve gidince bu kez bilgisayarından tekrar bakıyormuş e postalarına. Elbette televizyoncu olduğu için pek çok kişi buna hayret ediyormuş başta ama “Akılsız telefonumla da yetişebiliyordum, bir de arkadaşlarım beni bildikleri için çok önemli bir şey varsa beni mutlaka arayıp uyarırlardı” diyor Kerem. O da teknolojiden çok arkadaşlarına güveniyor.

Kerem’e göre “Bir bankta oturup etrafı izlemek varken o telefonla uğraşmak bir şeyleri kaçırmak” anlamına geliyor. “Vapurla karşıya geçerken mesela martılara simit atıp manzaranın tadını çıkarmak gerekmez mi?” diye soruyor. Ya da “Sinemaya film izlemeye gitmiyor musun? Neden elinde o telefonun ışığıyla aydınlanıyorsun? Filmi izlesene!” Bu ele geçirilme halini de yalnızlıkla açıklıyor, “Hayat hızlandıkça kendi kabuğumuza çekiliyoruz, yalnızlaştıkça telefonumuza yakınlaşıyoruz, ben yalnızlığı telefonsuz yaşamaya çalışıyorum” diyerek…

Gelelim geçen haftaya… Yılların emektar “akılsız” cep telefonu miadını doldurunca yakın akrabalar alternatifi devreye girmiş; kızkardeşi eski telefonunu “zorla” Kerem’e devretmiş. Ne kadar “Kafam analog çalışıyor, o tuşları kullanmak, dokunmatiğe alışmak da zor benim için” dese de bir dönemin sonu böylece gelmiş. Ne denilebilir, zaman teknolojinin lehine işliyor…

Kaynak: Cnn Türk

İlk yorum yazan siz olun
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.

Bilim - Teknoloji Haberleri