Rezidans, akıllı evler, devasa görkemli yapılar, nasılda çoğalmaya başladı. Evler, akıllı evler lükse kafa tutuyor. Mimarlık, tasarım şapka çıkartılacak sınırlarda. En ince ayrıntılar, şatafatın ellerine teslim edilmiş. Malzeme ve renkler, çılgın fikirlerle harmanlanarak, etrafına tavır alan Towers'ları ortaya çıkarmış. Şu Towers, bu Towers hepsi çalımlı hepsi tavırlı evler. Evler akıllı olunca, sanırım içerisinde yaşayanlarında, sıradan evlerde yaşayanlara göre, daha akıllı, daha çok aklın gereğini yerine getiriyorlardır. Umarım fazlasıyla hakkını ödüyorlardır.
Çocuktuk, büyükler birbirlerine beş altı katlı binaları gösterip: “Kıyamet yaklaştı, Bina da çok, zinada.” Kulak misafiri olduğumuz, bu tür konuşmalarından etkilenip, korku dolu gözlerle Apartmanlara bakardık. Şimdi o eski insanları mezardan çıkarıp, bu yeni dönem çalımlı, tavırlı binaları, göstermeli. Asıl bunlar kıyameti hatırlatıcı. Eski apartmanların, bunlar yanında korkudan romatizmalı duvarları titriyor, utanç duyuyor. Umulur ki, teknolojiyle donanmış o akıllı evlerde oturup, tefekkürle, ibadetle ruhlarını da donatıyorlardır.
Son zamanlarda, Towers'ların önünden geçerken, hep bu düşünce kafamda beliriyor: En büyük akıllı ev, Hz. Peygamber (s.a.v.)’in eviydi. Sadelikte zirvede olduğu gibi, Allah sevgisinde de zirvede idi. Kendi küçük, içindeki kulluğu devasa olan akıllı ev. Hiçbir evde O evdeki kadar Allah’tan korkulmamış, gözyaşı dökülmemiştir. Hiçbir evde O ev kadar Allah zikredilmemiştir. O evi örnek alan, akıllı ve aklı kullanan sahabe evleri… Onların içinde, cennet müjdesi, garantisi almış olduğu halde, gevşemeden, bir an olsun bile gurura yenik düşmeden namazla, kullukla donanmış on ev. Peygamberin akıllı evini örnek almış, daha sonraki akıllı evler: Gavs-ı Âzam olan Şah-ı Geylânî, İmam-ı Gazali ve İmam-ı Rabbani, Mevlana, Yunus Emre, Hacı Bayram-ı Veli, Mevlânâ Hâlîd-i Bağdâdî, İbrahim Hakkı Hz. Gibi zatların, akıllarını Kur’an yolunda kullanmış oldukları akıllı evleri. İçinde Allah zikredilen, tespih çekilen, seccade ile yek pare olan, Kur’an öğretilen her ev, akıllı evdir.
Asırlarca, önce Selçuklular, sonra Osmanlılar, akıllı evleri olan medreseler ile Anadolu insanına ilham vermiş, ışık tutmuş. Ne hikmetse daha sonra kapatılan medreseler, yok edilmeye çalışan akıllı evler, tekrar Bediüzzaman’ın elleriyle onlarca yıldır hayat bulmuş. Büyük bir tefekkür mimarisi olarak gerçek Towers'ları göstermiş ve zamana karşı tavrını ortaya koymuş. Tefekkürün zirvelerini zorlayan akıllı evler dershaneler haline gelmiş. Üstadın dershaneleri Towers'ları yıllardır küfre, inkâra karşı tavrını ortaya koymuş. Medreselerde yetişen nur adamlar, huzurdan yana, asayişten yana devletine, milletine ve askerine dualarla bu topraklara olan borçlarını, imanlı nesiller meydana getirerek ödemişler.
Akıllı evlerde, Kur-an, peygamber sevgisi, iliklere kadar hissedilirken, kurtuluşun sadece ferdi olmadığı, tüm insanlığın hidayete ermesine gayretin gerektiği esas alınmıştır. Dershanelerde, Allah’a inancın tam olmasıyla, yeryüzünün huzura, barışa kavuşacağı bilinmektedir. Bediüzzaman’ın her akıllı evinde araçsız, teleskopsuz, teknik donanımsız yıldızlar, kâinat, rasat edilmiş. Hücredeki hayrete düşüren sanat ve incelik yine bu akıllı evlerde her an tefekkür edilmekte. Akıllı evlerdeki, Risale-i Nur’un tefekkür laboratuarları, Allah’ın nihayetsiz kudret ve sanatını ortaya koyarken, akılların hayranlığı, duyguları ehlileştirerek gerçeğe yönelmesini sağlıyor. Her akıllı evde, Allahın rızası esas alınır. Her akıllı evde, Peygamberin sünneti yaşanır. Her akıllı evde, bütün insanlığın kurtuluşu için dualar unutulmaz. Her akıllı evde zikir, fikir, şükür tüm heybeti ile dipdiridir. Her akıllı evde Kur’an rehberdir. Her akıllı evde saygı vardır, sevgi vardır, hayırlı evlat vardır. Asıl dünyanın bu akıllı evlere ihtiyacı var.
Nur dershaneleri, yani akıllı evler, henüz kameralar yokken, teknik donanım yokken, insanların birbirine güveniyle, sadakatle her an Levh-i Mahfûz’a kayıt edildiklerini, her hareketten, amelden hesaba çekileceklerini bilerek, imanın esaslarını yerine getirmiş ve getirilmesine gecelerini gündüzlerini vermişler. Sadece Türkiye de mi? Dünyanın her tarafında kahraman ağabeyler, Allah ve peygamber sevdalısı, nur sevdalısı talebeler bu akıllı evlerin oluşmasına, içinde iman hakikatlerin okunup, akılların nurlanmasına ömürlerini vakfetmişler. Çok katlı olmadığı halde, elde kitap, tefekkürle galaksilere, yıldızlara muhatap olmuşlar.
Her Rezidansları inşa eden sermaye ve fikir sahiplerinin ve Towers’larda, akıllı evlerde yaşayacak olanların, kendisinin ve dünyanın huzuru, barışı ve güvene kavuşması için bu tefekkür evlerine, dershanelere, yani akıllı evlere destek vermeleri gerekir.
Towers'lar, Allahın rızası kazanılıyor, ibadetle süsleniyorsa güzel tavır.
Towers'lar, eş dost toplanıp, iman hakikatleri tefekkür ediliyorsa güzel tavır.
Towers'lar, yoksul insana imdat ediliyorsa, işsize sahip çıkılıyorsa güzel tavır.
Hiç kimsenin Towersın’ da gözümüz yok. Müslümanlar zaten her şeyin güzeline layıktır. Her nimetin bedeli bir şükrü vardır. Ya zenginleşiyoruz. Ya da yoksul zengin arasındaki uçurum açılıyor. Fakat Towers'ların çoğalması demek, devletin yoksuldan yanai yeterince tavır almadığı demek.