Hayat, akıp giden bir ırmak, çağlayan bir şelaledir. Bu akıntı içerisinde her insanın bir yeri ve zamanı vardır. Bu akışta kimi zaman debi ve drenajın azaldığı kimi zaman da haddini aştığı aşikardır.
Zamanla öyle hadiseler yaşarız ki hem kendimiz hem de çevremizdekiler ve hadise içinde olan kimselerin havsalası almaz. Kimi zaman da kör gibi hareket ederiz. Yani bu hayat akışında mutlak bir hüküm sahibinin izni ve tasarrufuyla hareket ettiğimizi anlıyoruz. Akışta sıkıntı ve sevinç birbirini takip eder. Ama bu takip farklılıklar arz eder.
Sıkıntıların peş peşe gelmesi de sevincin devam etmesinin temel sebebi bunları peş peşe koyarak marifetullah ve muhabbetullah mertebelerinde terakki etmek içindir. Yani peş peşe gelenleri üst üste koyup basamak yaparak insanın yaratılış gayesinde ilerlemesidir.
Marifetullah ve muhabbetullah tarikinde terakki etmenin yolu ise, iz’an-ı akli ve kalbi kapılarından geçerek oluyor. Bu yolun sonunda ise, feraset, basiret, dirayet, kemalat sahibi olma ihtimali pek kuvvetlidir. Mutlaka olacak değil ama ekseriyetle bu kazanımlar, ihsan-ı ilahi ile oluyor.
Bu sebeple peş peşe gelen şeyleri fıtrata uygun olarak değerlendirmek gereklidir.
Bu akış ya selametle veya hüsranla devam edip son bulacaktır.
Selam ve dua ile.