Şuurdur ki en yakışan insana ve ondan türer bütün insani hisler ile fikirler. Dünya uykusunda uyanık olmaktır bir bakıma. Uyurgezer bizlerin bataklık ile suya batmaması ve çukur, uçurum ile yamaçlardan düşmemesi için arada bir gözünü açık tutmasıdır. Şuur elektriği vücut binasında ruhu ışıltır. Kendine nur ve başkasına da aydınlık olur.
İbrahim’in aydan ve güneşten sorduğu, Musa’nın Tur’da bulduğu, Buda’nın ağacın üstünde yakaladığı, İsa’nın Kudüs sokaklarında haykırdığı ve Muhammed’in (asm) Hira’dan koşarak taşıdığıydı şuur. Yine, annelerin şefkatini parıltan, babaların fedakarlığını aşılayan, kardeşlerin sevgisini sürdüren, alimi âmil yapan ve vecd ile cehd ehlini coşturan hep gizli şuurdur.
Daha tatlı bir şeyi, az tatlı bir şeyden önce yemek ikincisini acılaştırır. Bunun için insan, aldanma dünyasında ihsan kadar alışkanlıklarının ve deneyimlerinin de kölesidir. Buna bağlı olarak adeti ibadet, malumatı irfan yapan ve niyet çekirdeğini filizlendiren şuurdur.
Mazlum ve zalim kardeşinize yardım edin buyuran Resul’ün (asm) mazlumun hak arayışındaki, zalimin zalimliğini engellemedeki destek sırrı şuurda yatar. Ne mazlum ne zalim olmak isteyenlerin kalesidir şuur. Ne başıbozuk ne nefisin mahkumu olmak ne de kendini müstebid ve diğerlerinden üstün görmemek için şuur kayasına dayanmak gerekir.
Vicdan ruhun kalbi ise şuur onun aklıdır. Onun için ne iyilik gördüysem şuurla yoğrulmuş adet ile eylemlerde gördüm. Öte yandan her zulüm ve kötülük, heva uçurumu, şeytanın telkin çukuru ve kokuşmuş gaflet bataklığından çıkan şuursuzluktan olduğunu gördüm.