Bismillahirrahmanirrahim
Aziz, sıddık kardeşlerim,
Alevîler, Risale-i Nur’un derslerini Sünnîlerden ziyade dinlemeseler, Âl-i Beyte muhabbet dâvâları yanlış olur.
Aziz, sıddık kardeşlerim,
Ali köyünde Risale-i Nur şakirtlerinden Ali Efendi, münafıklar hakkında bir âyet-i kerimeyi soruyor. Şimdi zamanım izaha müsait olmadığı için, kısaca bir iki cümle beyan ediyorum.
“Münafık öldükten sonra namazı kılınmaz” meâlindeki âyet, o zamandaki ihbar-ı İlâhî ile bilinen kat’î münafıklar demektir. Yoksa zan ile, şüphe ile münafık deyip namaz kılmamak olmaz.
Madem Lâ ilâhe illâllah der, ehl-i kıbledir.
Sarih küfür söylemese veyahut tevbe etse, namazı kılınabilir.
O Aliköyde Alevîler çok olduğunu ve bir kısmı Râfizîliğe kadar gidebilmesi nazarıyla, onların en fenası da, münafık hakikatine dahil olmamak lâzım gelir.
Çünkü münafık itikatsızdır, kalbsizdir ve vicdansızdır, Peygamber (a.s.m.) aleyhindedir. (Şimdiki bazı zındıklar gibi.)
Alevî ve Şiîlerin müfritleri ise, değil Peygamber (a.s.m.) aleyhinde, belki Âl-i Beytin muhabbetinden, ifratkârane muhabbet besliyorlar. Münafıkların tefritlerine mukabil, bunlar ifrat ediyorlar. Hadd-i şeriattan çıktıkları vakit, münafık değil, ehl-i bid’a oluyorlar, fâsık oluyorlar; zındıkaya girmiyorlar.
Hazret-i Ali (Radıyallahu Anh), yirmi sene hürmet ettiği ve onlara Şeyhülislâm mertebesinde onların hükmünü kabul ettiği, Ebu Bekir, Ömer, Osman’a (Radıyallahu Anhüm) ilişmeseler, Hazret-i Ali (Radıyallahu Anh) o üç halifeye hürmet ettiği gibi, onlar da hürmet etseler, farz namazını kılsalar, yeter.
Hem, madem Risale-i Nur şakirtlerinin en büyük üstadı, Peygamberden (a.s.m.) sonra Celcelutiye’nin şehadetiyle İmam-ı Ali Radıyallahu Anhtır;
onun muhabbetini dâvâ eden Şiîler, Alevîler, Risale-i Nur’un derslerini Sünnîlerden ziyade dinlemeseler, Âl-i Beyte muhabbet dâvâları yanlış olur.
Zaten kaç sene evvel, o Alevî köyünde üç Ali’nin himmetiyle mâsumlar Risale-i Nur’u şevkle yazmalarını işittim. Hattâ o zamanda, o köyü de duama dahil etmiştim. İnşaallah, yine orada imam olmak istenilen kardeşimiz Ali’nin himmetiyle ve Hafız Ali’nin (r.h.) vârisi Küçük Ali gibi kardeşlerimizin gayretiyle, onların hakkındaki dualarım boş gitmeyecek; o köydeki iki kısım Sünnî, Alevî ittifak edecek. (Emirdağ Lahikası 2. Cilt)
Bediüzzaman Said Nursi
LÜGAT:
Akîm : Neticesiz, Sonuçsuz
Dâvâ : İddia
Ehl-İ Bid'a : Dinin Aslında Olmadığı Halde, Sonradan Dine Zarar Verecek Şekilde Çıkarılan Yeni Âdet Ve Uygulamaları Dine Mâl Etmeye Çalışanlar
Fâsık : Günahkâr
Hadd-İ Şeriat : Şeriatın Sınır
Hâdise-İ İhanet : İhanet Olayı, Haksız Yere Hakaret Etme, Aşağılama Olayı
Hakikat : Esas, Mahiyet
Halife : Peygamberimizin Vekili Olarak Müslümanların Din Ve Dünya İşlerini Gören Genel Başkan
Himmet : Ciddî Gayret
İfrat : Normalin Üzerinde Olan, Aşırılık; Tefritin Zıddı
İfratkârane : Aşırıya Kaçacak Şekilde
İnşaallah : Allah Dilerse, İzin Verirse
İtikatsız : İnançsız
İttifak Etme : Birleşme, Birlik Kurma
Küfür :Allah’a Ve Allah’tan Gelen Herhangi Bir Şeye İnanmama
Mâsum : Günahsız, Suçsuz; Çocuk Veya Yaşlı Kişi
Mertebe : Derece
Muhabbet : Sevgi
Mukabil : Karşılık
Müfrit : İfrat Eden, Aşırıya Kaçan
Münafık : İki Yüzlü, İnanmadığı Halde İnanmış Görünen
Nazar : Bakış, Düşünce
Nefret-İ Umumî : Herkesin Nefreti
Radıyallahu Anh : “Allah Ondan Razı Olsun”
Radıyallahu Anhüm : “Allah Onlardan Razı Olsun”
Sarih : Açık
Şakirt : Talebe, Öğrenci
Şehadet : Şahitlik, Tanıklık
Şeyhülislâm : İslâm Hâkimi, Kadı, Müftü
Tefrit : Normalin Altında Olan; İfratın Zıddı
Tevbe : Pişmanlık Duyarak Günahtan Dönüş
Vâris : Mirasçı
Zındık : Dinsiz
Zındıka : Dinsizlik