Bab-u Cibril; Bab-u Selam'dan Mescid-i Nebevi'ye giriyoruz. Yanımızdaki kardeşlerden birisi cebinden gül kokusu çıkarıyor ve bizlere ikram ediyor. Cennet bahçesine doğru ilerliyoruz. Mescide [Allamme iftehli ebvabe rahmetike] duasını ve bildiğimiz diğer duaları okuyarak giriş yaptığımiz için hafif bir sessizlik var. [ Evimle minberim arasındaki bölüm cennet bahçelerinden bir bahçedir] diyen Peygamberimiz aleyhi esselatü vesselamın işaret ettiği cennet bahçesinde iki rekat namaz kılıyoruz ve yolumuza devam ediyoruz.
Bir kaç adım ötede Aleyhisselatu vesselamın huzurundayız. Selam veriyoruz. Emanet selamları peş peşe sıralıyoruz. Hali pür melalimizin farkındadır. Yinede arz ediyoruz. Bizi kabul et Ya Resulallah. Biz senin ümmetiniz yabancı değiliz diyoruz. Üzerimizdeki ecnebi izlerini ahir zamanın dehşetindendir. Söz veriyoruz bu izleri [ yubeddilullau seyyiatihim hasenatin] sırrından istimdat ederek silmeye gayret edeceğiz inşaallah.
Sen bizi şefaatinden mahrum etme. Sen ki vazifeni hakkıyla yaptın biz buna şehadet ederiz.
[Vefatımdan sonra kabrimi ziyaret eden hayatımda beni ziyaret etmiş gibidir] Hadisi Şerifin sırrını, manasını, hakikatini yaşamak istiyoruz. Elfu elfi salatin ve elfu elfi selamin aleyke Ya Resulullah, deyip Hz. Ebubekiri Sıddıka müteveccihen iki adım ilerliyoruz. Selam veriyoruz, boynumuz bükük ve mahçubuz. Onun sıddıkiyeti, onun cömertliği; onun samimiyeti, ihlası ve davası ve arkadaşı için herşeyini feda edişi karşısında diyecek bir şey bulamıyoruz.
Onun bütün bu güzelliklerinden istimdat-ı nur ediyor ve Emirulmuminine, Ebu Elfukara'ya yani Hz. Ömer radiyallahu anhuya selam veriyoruz. Mahçubiyetimiz artiyor. Onun cesareti, minnetsizliği, adaleti ve bütün güzelliklerinden istimdat ediyoruz. Ve şimdi Cibrilin kapısındayız. Bu kapı Cebrail aleyhisselamın vahiy için geldiğinde giriş yaptığı kapıdır. Adeta semavatın arza açılan kapısıdır. Kıbleye yöneldik, ellerimizi semaya kaldırdık; sağımızda iki cihan güneşi Resulullah aleyhisalatu ve sselam, Hazret-i Ebubekir ve Hazret-i Ömer radiyallahu anhuma, sol tarafımızda az ileride yani Mescid-i Nebevi'nin doğusunda Cennetülbaki ve o cennette medfun mevcudatın en şereflileri, cennetle müjdelenmiş bahtiyarlar...
Böyle bir mekanda cennetin ortasından Allah'a yalvariyoruz: ALLAHUMME INNEKE AFUVVUN, KERIYMUN TUHIBBUL AFVE FEEFU ANNA; ALLAHIM SEN AFFETMEYI SEVERSIN. KERİMSIN, BIZI AFFET.
İhvanımizi affet. Hazret-i Ebubekir'in sıddıkiyetini, Hazret-i Ömer'in adaletini ve sahabe-i güzinin isar hasletini içimize yerleştir. Senin rızanı istiyoruz, marifetini istiyoruz, muhabbetini istiyoruz, uzaktan yakından dua isteyen bütün ağabey ve kardeşlerimizin dualarını kabul et, maddi ve manevi işlerinde muvaffak et...
Hassaten Hüseyin, Sefer, İsmail, Abdülhamit, Mehmet Nuri, Mehmet, Selman, Yakup, Apo, Dursun, Risale Haber'in bütün yazarlarının, çalışanlarının, okuyucularının ailelerine dünya ve ahiret saadeti ver. Amin amin amin ya erhamerrahimin...
Cibril kapısından cikiyoruz, Mescid-i Nebevi'nin kıble tarafından dolaşıp Bab-u Selam'a tekrar geliyoruz. Terliklerimizi Bab-u Selam'ın dışına sağ taraftaki özel bölüme koymuştuk. Elimizde terliklerle Huzur-u Kibriya'ya gitmeyi edebe uygun görmemiştik. Teriklerimizi giydik ve Cebel-i Uhud'a doğru yola çıktık.
Uhud ah Uhud ah. [BIZ UHUDU SEVERIZ, UHUD'DA BIZI] Hadis-i Şerif.
Yarin Uhud'dayız inşaallah. Medine-i Münevvere'den hepimizden hepinize selamlar dualar.