Yazıya, bir fıkra ile başlamakta fayda var: Karadenizli bir hemşehrimiz, çocuklarına Hastayım, beni tedavi ettirin demiş, ama çocuklarını bir türlü hasta olduğuna inandıramamış. Neticede vefat etmiş ve çocukları babalarının mezarını ziyaret etmeye gittiklerinde mezar taşında şu yazıyı okumuşlar: Hastayım, hastayım, dedim inanmadunuz. Ne oldi şimdi?
Alkol tüketimiyle ilgili açıklanan rakamlar da bunu söylettiriyor. Haberlere göre, toplam nüfusu 71,4 milyon olan ve yılda 26,5 milyon turistin de ziyaret ettiği ülkemizdeki alkollü içki satışları geçen yıl, bir önceki yıla göre yüzde 19,6 oranında artmış.
Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumundan (TAPDK) alınan bilgiye göre, ithalat dahil, 2006 yılında 880.9 milyon litre olan alkollü içki satışları, 2007 yılında 921.2 milyon litreye yükselmiş. Bir yıldaki artış, 180.3 milyon litre daha artmış. (AA, 20 Nisan 2009)
Bu rakamlar alkollü içki tüketim seviyesini çağdaşlık seviyesi ile eş tutan anlayış tarafından sevindirici de bulunabilir. Ayrıca, artan bu tüketimden dolayı kasalarını dolduran üreticiler ve vergi geliri elde eden yöneticiler de sevinebilir. Fakat hakikat öyle mi? Gerçekte bu tüketim, doğrudan ya da dolaylı olarak üreticilere de, vergi gelirinin arttığını düşünen yöneticilere de zarar veriyor.
Çünkü herkesin bildiği gibi, alkollü içkiler aklı iptal ettiği için bütün kötülüklerin anası durumunda. Trafik kazalarının da, sonu ölümle biten kavgaların da temelinde bu kötü alışkanlık var. O halde alkollü içki tüketiminin bu derece teşvik edilmesi neyin nesi?
Aklı başında bir kimse bu kötü alışkanlığı teşvik etmez diyenler olabilir. Doğrusu da öyle olmalıdır, ama Türkiyede yaşanan başkadır. Hemen her gün, alkollü içkilerin gazeteler eliyle reklâmlarının yapılmasına devam ediliyor. Daha bir hafta önce bir gazete, rakı reklâmıyla dolu gazetenin içinde okuyucularına ulaştırılmıştı! Bu yanlışı gündeme taşıdık, ama Türkiyeyi idare edenler yine görmedi, yine duymadı. İşte, açıklanan tüketim rakamlarının artışı bu sebeple bize Şimdi ne oldi? dedirtiyor.
Dünya şartlarına göre belki bu konuda henüz duvarı aşmamışız. Ama alkollü içkilere gizli ya da açıkça yapılan bu reklâm teşvikleri devam ederse; onları da geride bırakma ihtimalimiz vardır. Amerikayı yeniden keşfe gerek olmadığına ve alkollü içkilerin zararlı olduğu da tıbben tasdik edildiğine göre reklâm teşvikinin önü alınamaz mı? Artık her gün, gazeteleri açtığımızda alkollü içkilerin reklâmlarıyla karşılaşmak istemiyoruz. Bu konunun gündeme gelmesi için illa da Başbakan ya da Sağlık Bakanına açık mektup mu yazmak gerekir? Çare olacaksa o da yapılsın. Ama bunca feryada, bunca itiraza, bunca ikaza rağmen alkollü içkilerin gazetelerdeki reklâmlarının devam edebilmesini, bu konunun gündeme alınmayışını anlamakta zorluk çeki- yoruz.
Daha fazla geç kalmadan ve alkollü içki tüketiminde dünya lideri olmadan lütfen bu tehlikenin farkına varalım. Hiç değilse alkollü içkilerin gizli ya da açık gazete reklâmlarına mani olalım. Geç kalmamak, Ne oldi şimdi? sorusuyla muhatap olmamak için...
Yeni Asya