Şu günlerde gençleri alkol ve benzeri zararlı alışkanlıklardan koruma amaçlı bir yasal düzenleme gündeme geldi, gürültü koptu. Alkolün gönüllü avukatları ortaya çıktı.
Bugün siyasi karar verici konumda olan önemli aktörlerinin evveliyatı, dini söylemleri siyasette fazla kullanan bir kesimden gelmesi kendileri açısından bir handikap oluşturuyor.
Laik sistem içinde, mevcut siyasi iktidar, adı konulmamış, yazılı olmayan, zimnî olarak meşruiyet ispatı mülâhazası ile alkol gibi, yaşam biçimi gibi konulara dokunmaya tevessül edince birileri “Laiklik elden gidiyor!.. Yaşam tarzına müdahele var!” gibi “cısssss!” diyor. Evet, kırk yıl da geçse geçmişteki yanlış politikalar, üslup hataları din adına siyaset yaklaşımı, her zaman handikap olarak zuhur ediyor.
Her neyse konumuz siyasi analiz değil. Siyasi iktidar kendi sorumluluğunun gereğini yerine getirmekle yükümlüdür. Milleti memnun ederse karşılığını seçimde alır. Aksi takdirde evvelkiler gibi dersini alır.
Şimdi alkol meselesine gelelim.
Bu arada Yeşilay’ın yeni genel başkanı ile konuşma fırsatımız oldu. Bu alkol meselesi ile ilgili tarihi bir anekdotu da hatırlamış olduk.
Tıp bilimine, ruh bilimine göre, maddeten, mânen her ne açıdan bakılırsa bakılsın alkolün zararında mutabakat vardır. Trafik cezalarında alkol ayrıca cezanın derecesini artıran bir unsur.
İngilizlerin işgale karşı direnci kırmak için gemilerle getirttikleri içkileri bedava dağıtmasına karşı tedbir alınması amacıyla Yeşilay Cemiyeti kurulmuş. Yıllardır istiklâl harbi, kurtuluş savaşı, milli mücadele olaylarını başka mecralara çekip istismar eder derecesinde milletin üstünde boza pişirenlerin aynı zamanda alkolün de avukatlığını yapanlar olduğu görüyoruz.
Bir tarafta vatanı düşmanlardan kurtarma edebiyatı diğer yanda, asıl düşmanların silahının gönüllü avukatlığı. Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu..
Yahu bu alkol belasını istiklal mücadelesinde direnci kırmak için düşmanlar silah olarak kullanmış.
Peki bugünkü alkol avukatları siz neyin mücadelesini veriyorsunuz?
İşgalci, sömürgeci, emperyalist güçlerin gönüllü temsilcileri mi acaba?
Yaşam tarzı dedikleri ayrı garabet.
Bilimsel olarak tıpben zararı kanıtlanmış alkolün zararlarını önlemeye yönelik en ufak sınırlamayı yaşam tarzına müdahele sayanlar, inancı gereği baş örtüsünü yasaklayan çağdığı kafa nasıl oluyor da özel yaşama müdahale etme hakkını kendilerinde görüyor.
Burası Türkiye… Her şey olabilir… Daha kuruluşunda İstiklâl mahkemeleri ile başlayan “önce as sonra yargıla” hukuk(suzluğ)una dayan jakoben anlayışın şirretliği her zaman kendini bir şekilde gösteriyor.
Daha ilköğretim sıralarında çocuklara cumhuriyeti kuruluşunda baş rol alan aktörlere, özellikle Mustafa Kemal’i kutsallık atfederek tekrar be tekrar anlatılıyor. Hiç ilgisi olmayan matematik dersinde bile.
Peki, Mustafa Kemal’in içki ile yakın teması ve neden olarak da siroz hastalığından öldüğünü anlatabiliyorlar mı?
Alkolün zararları da anlatılıyordur mutlaka geçiştirme kabilinden de olsa.
Her şeyde olduğu gibi bu konuda da çifte standartlı yaklaşım söz konusudur.
Konu Yeşilay’ın kuruluş vesilesinden çıktı nereden nereye uzandı.
Bütün kötülüklerin anası olan alkolle mücadelede yasal önlemler yetmez. Asıl etkili olan çözüm, kuvvetli imana dayalı mânevi değerlerle donanım konusuna önem verilmelidir. En etkili tedbir mutlaka mânevi ve moral değerlere yatırım yapılmasını gerektiriyor.