Allah adına sağlam bir söz vermedikçe, onu sizinle berâber aslâ göndermem!

Ayet meali

Bismillahirrahmanirrahim

Cenab-ı Hak (c.c), Yusuf Sûresi 58-66. ayetlerinde meâlen şöyle buyuruyor

58 . Derken, (o kıtlık yıllarında) Yûsuf’un kardeşleri de gelip onun huzûruna girdiler; (Yûsuf) derhâl onları tanıdı; hâlbuki onlar onu (o mevki‘de) tanıyabilecek kimseler değillerdi.

59 . Sonunda (Yûsuf) onların yüklerini hazırlayınca dedi ki: “Bana, babanızdan bir, erkek kardeşinizi (Bünyâmin’i) de getirin! Görmüyor musunuz, doğrusu ben ölçeği (adam başına) tam olarak veriyorum ve (kardeşinizin payını da vermekle) ben misâfirperverlerin en hayırlısıyım.”

60 . “Buna rağmen (bir daha geldiğinizde) onu bana getirmezseniz, artık benim yanımda size ölçek(le verilecek bir şey) yok ve bana yaklaşmayın!”

61 . Dediler ki: “Ona babasından müsâade almaya çalışacağız ve doğrusu biz (bunu) gerçekten yapacak olan kimseleriz.”

62 . (Yûsuf) genç (uşak)larına da dedi ki: “(Verdikleri) sermâyelerini yüklerininiçine koyun; umulur ki onlar âilelerine döndükleri zaman bunu anlarlar da belki geri gelirler.”

63 . Nihâyet babalarına döndüklerinde dediler ki: “Ey babamız! (Kardeşimizi bizimle göndermediğin takdirde) bizden ölçek men‘ edildi; bu yüzden kardeşimizi bizimle berâber gönder ki, ölçek (ile verilen zahîre) alalım; artık şübhesiz ki biz onu gerçekten muhâfaza edici kimseleriz.”

64 . (Babaları Ya‘kūb) dedi ki: “Onun hakkında size (hiç) inanır mıyım? İllâ ki daha evvel kardeşi (Yûsuf) hakkında size güvendiğim gibi ola! (O vakit i‘timâdımı boşa çıkardınız.) Fakat (bilirim ki, siz değil,) en hayırlı koruyucu Allah’dır ve O, merhamet edenlerin en merhametlisidir.” (*)

65 . Derken eşyâlarını açtıklarında, (götürdükleri) sermâyelerini kendilerine geri verilmiş buldular. Dediler ki: “Ey babamız! Daha ne istiyoruz? İşte sermâyemiz, bize geri verilmiş! Yine âilemize yiyecek getiririz, kardeşimizi de muhâfaza ederiz, hem bir deve yükü fazla alırız. Bu, (böyle cömert bir hükümdâra göre) az bir ölçektir. (Bize yine verir!)”

66 . (Babaları) dedi ki: “Etrâfınız kuşatılmadıkça (öylesine çâresiz kalmanız müstesnâ), onu bana mutlakā getireceğinize dâir, Allah adına bana sağlam bir söz vermedikçe, onu sizinle berâber aslâ göndermem!” Ne zaman ki ona te’mînâtlarını verdiler, (o da:) “Allah, söylediklerimize Vekîldir” dedi.

(*) “Süver-i Kur’âniye’nin (Kur’ân sûrelerinin) en parlağı olan, sûre-i Yûsuf’un en parlak nûru olan Hazret-i Ya‘kūb’un (AS) şefkati, ism-i Rahmân ve Rahîm’i gösterir ve şefkat yolu rahmet yolu olduğunu bildirir ve o elem-i şefkate (şefkat yüzünden gelen acılara) devâ olarak da: فاَللّٰهُ خَيْرٌ حاَفِظاً وَهُوَ اَرْحَمُ الرَّاحِم۪ينَ [En hayırlı koruyucu Allahdır ve O, merhamet edenlerin en merhametlisidir] dedirir.” (Mektûbât, 8. Mektûb, 23)

İslam Haberleri