Birdir Allah, yektir Allah, tektir Allah... Lâ ilâhe illallah… Lâ ilâhe illallah…
“Her şeyde bir birlik var. Birlik ise Bir’i gösterir.” (Bediüzzaman)
Birdir Allah, yektir Allah, tektir Allah... Lâ ilâhe illallah… Lâ ilâhe illallah…
***
“Bu mülk, bu kâinat kimin?”
“Allah’ın (cc)”
“Bu dünya kimin?”
“Allah’ın (cc)”
“Biz kimin misafiriyiz?
“Allah’ın (cc)”
Birdir Allah, yektir Allah, tektir Allah… Lâ ilâhe illallah… Lâ ilâhe illallah…
Allah diyen aldanmaz.
Allah diyen mahrum olmaz.
Allah diyen yolda kalmaz.
Allah diyen diller kurumaz.
Birdir Allah, yektir Allah, tektir Allah… Lâ ilâhe illallah… Lâ ilâhe illallah…
***
Her işinde bin bir hikmet var. Allah dağına göre kar, bağına göre kış verir. Allah her şeyi görür, Allah her şeyi bilir, Allah her sesi işitir.
Nasıl mı? İşte size bir öykü:
Meraklı bir çocuk, yaşlı bir Allah dostunun yanına gelerek:
“Mabedde duâ eden insanları dinledim. Doğrusu Allah’ın işi çok zor olmalı” dedi.
Allah dostu tatlı bir tebessümle çocuğa baktı ve neden böyle düşündüğünü sordu.
Çocuk:
“Oduncu havanın soğuk olması için duâ ediyordu” dedi.
Allah dostu:
“Evet, bu gayet normal” dedi. “Bizim sobalarımız için odun satarak hayatını kazanır. Hava ne kadar soğuk olursa, o kadar çok odun satar.”
Çocuk:
“Fakat meyveci ılık hava için duâ ediyordu” dedi.
Allah dostu:
“Meyveci kışın satmak için sonbahar meyvelerini saklar. Eğer hava çok soğuk olursa, meyveleri donar” diye karşılık verdi.
Çocuk:
“Çiftçi yağmur için, tuğla yapıcısı ise kuru hava için duâ ediyordu. Bu adamların hepsi Allah’ı seven insanlar. Allah hepsinin isteklerini nasıl yerine getirebiliyor?”
Allah dostu:
“Şimdi hava nasıl?” diye sordu.
“Kuru ve ılık” dedi çocuk.
“Geçen hafta nasıldı?”
“Pazartesi ve Salı yağmur yağdı, Perşembe hava soğuktu.”
Bunun üzerine Allah dostu yine tatlı bir tebessümle çocuğa bakarak şunları söyledi:
“Şimdi anladın mı yavrum Allah’ın hepimizi birden nasıl memnun ettiğini…”
***
Bu öyküyü her hatırlayışımda Allah'a karşı muhabbetim artar, sevgim coşar.
Hem neden coşmasın, neden artmasın ki? Sevmek için verdiği kalp de Allah’ın değil mi?..
Birdir Allah, yektir Allah, tektir Allah... Lâ ilâhe illallah… Lâ ilâhe illallah…
Gönlün ağzı, dili yoktur ama gönül Rabbini tanır. Gönül Rabbini bilir. Gönül Rabbini sever. Ne kaybettinse orda ara. Kalbinde, gönlünde ara. Arayan bulur. Arayan gönül, Rabbini bulur. Allah’ı gönülden seven güzel olur. Gönül o zaman gönül olur.
Ne güzel demiş şair:
“Sevgiliden sevgiliye hediye
Ayva gider, elma gider, nar gider
Sevenin yüreği bir renkli mevsim;
Yağmur gider, rüzgâr gider, kar gider…
…
Hey arkadaş bu sevdanın ardına,
Şahlar bile tahtı tacı kor gider…”
— Abdurrahim Karakoç
***
Gönülden sevdi mi insan, ‘Allah’ dedi mi bir kez lisan, gerisini geç, sorma…
Gönül bir kez sevdi mi, bir kez ‘Allah’ dedi mi, ötesini geç, arama. Uzaklara gidip bakma, arama. Gir gönlüne bak, neler var?... Ne arıyorsan orda var.
Baharında, yazında, semânın yıldızında, iplik iplik dokunmuş her nakışında Senin ismin, Senin tecellin var.
Birdir Allah, yektir Allah, tektir Allah... Lâ ilâhe illallah… Lâ ilâhe illallah…
Yaprağa yeşili katan, dalda, odunda meyveyi yaratan, gülde kokuyu unutmayan Sensin.
Yatışımda kalkışımda, damarımda kanımda, kalbimin her atışında yalnız Sen varsın. Kalbimin her atışında yalnız Sen varsın, Senin ismin var.
‘Hû hû hûûûûûû’ deyip, döner zerreler… ‘Allah Allah’ deyip, devreder küreler. Yorulma, gitme çok uzaklara. Gönülde ara, kalpte ara, içinde ara. Ne arıyorsan orda var; orda ara.
“Sağı solu gözler idim
Dost yüzünü görsem deyu
Ben taşrada arar iken;
Ol can içinde can imiş…”
— Niyâzî Mısrî
Gönül bir ayine-i Samed’dir. Allah’ı arıyorsan orda ara, gönül içre ara.
Ne güzel der Yûnus Emre:
“Ben gelmedim dâvâ için,
Benim işim sevi için…
Dost’un evi gönüllerdir
Gönüller yapmaya geldim!..”
Gönüller tahtına yakışan güzel, gönül tahtına oturan Sultan sadece Sensin, sadece Sen. Birsin, yeksin, teksin. Gönül de Senin, sevgi de Senin, seven bu insancık da Senin.
Birsin Allah, yeksin Allah, teksin Allah... Lâ ilâhe illallah… Lâ ilâhe illallah…
“Seni aramam için beni uzağa attın,
Âlemi benim, beni Kendin için yarattın”
— Necip Fâzıl Kısakürek
Firakının gönülde açtığı yara kapanmaz. Bu gönül Senden ırak, Senden uzak kalamaz, Senden ayrı yaşayamaz. Ne güzel yaratmış Allah, ne güzel bu gönül evini… Bu gönül, Allah’ım, Sensiz olamaz.
Gönül deyip geçeriz; gönül dalgalı deniz… Gönlü boşlamaya gelmez. Diken de biter, gül de biter. Gönle değer verdin mi, gör gönülde neler biter…
“Toprakta biten güller solar giderler. Gönülde biten güller ebedîdirler.”
— Mevlânâ
Gönülde neler biter, neler neler… Allah’ın sevgisi gönüllerde tüter.
Birdir Allah, yektir Allah, tektir Allah... Lâ ilâhe illallah… Lâ ilâhe illallah…
‘Allah’ der her daim diller; gönlün pasını gözyaşı siler…
İnsan yaşlanıp kocasa da gönül kocamaz. Gönül hep tazedir, gençtir, diridir.
Gönül, âyine-i Samed’dir. Gönülde ikilik olmaz. Hem Allah hem de gayrısı olmaz.
İki sevgi bir gönüle sığmaz. Gönül Allahsız olmaz. Gönülden ‘Allah Allah’ demeyince, gönül, gönül olmaz. Allah için seven, gönülden sever. Gönülden seven, boşa sevmiş olmaz. Bunun dışında kalan aşk da yalan, söz de yalan, sevgi de yalan.
Allah aşkıyla yanan yanmaz.
“Gel gönül gidelim aşk ellerine
Muradın yar ise bir tane yeter…”
— Turabî
Bir gönüle Allah kâfidir, Allah yeter. Gönlün Allah’a aşkıdır gerçek olan. Beri gelsin gönülden Allah’ı anan, Allah’ın aşkıyla yanan, ‘Allah’ diye yanan. Gerisi yalan, gerisi yalan... Allah’tan uzak ne varsa, hepsi yalan. Aşk da yalan, söz de yalan… Ey gönül! Ölmedinse uyan!... Yanacaksan O’nun aşkıyla yan. Allah aşkıyla yanan yanmaz. Bil de ayıl, bil de uyan!
Ey bu sırra ermeyen nefsim, sen derdine yan. ‘Allah’ de yan, Allah de uyan, ‘Allah’ de dayan…
“Ey gönül madenin ne kadar yufka / Yeter ağlamana bir kuş ötüşü” diyen Necip Fâzıl Kısakürek boşuna dememiş.
Ağlar gönül, inler gönül ve arar. Gönlün yazı var, kışı var. Bir kararda kalmaz gönül. ‘Allah’ denince ayar olur, tamam olur gönül.
Birdir Allah, yektir Allah, tektir Allah... Lâ ilâhe illallah… Lâ ilâhe illallah…
Onun içindir ki, gönül yıkan, onmaz. Gönül yıkmak değil, gönül yapmaktır hüner. Hünerlerin hüneri, Allah’ı gönülden sevmektir. Birdir Allah, yektir Allah, tektir Allah... Lâ ilâhe illallah… Lâ ilâhe illallah…
***
Bir şair duâsıyla bitirelim yazımızı.
“…
Bebeklere has bir dille ağlayarak,
SANA geliyorum SANA
Çırıl-çıplak…
Bir garip ağaç oldum aşk ülkesinde,
Köklerim sığmadı zamana;
Silktim ham meyvelerimi utandım da,
Kutsal duygularınla donandım yaprak yaprak.
SANA geliyorum SANA
Dal-budak…
Ne bir dürüm ekmek var heybemde.
Ne içecek suyum kana kana…
Bir tutam umutla düştüm yollara,
Bazan yürüyerek, bazan koşarak
SANA geliyorum SANA
Yalınayak…
Yollar uzadıkça yük ağırlaştı,
Ateş düştü gönlümdeki harmana.
Bıraktım ağrıyı, sızıyı bir yana;
Hasretinle ıpıl ıpıl yanarak,
SANA geliyorum SANA
Bir avuç toprak…
Seyrettim uzaktan benliğimi ki,
Et, kemik, kan değilmiş mânâ.
Habibin hakkına, İsmin hakkına
Af dilemek için ağlayarak,
SANA geliyorum SANA
Yâ HAKK...”
— Abdurrahim Karakoç
***
İşte böyle bir gönül, böylesine bir diri gönül hoşluğu dilerim hepinize. Selâmetle kalın. Allah’a emanet olun. Allah aşkıyla yanın. Allah aşkıyla yanan yanmaz.
Birdir Allah, yektir Allah, tektir Allah... Lâ ilâhe illallah… Lâ ilâhe illallah…
Tektir Allah, yektir Allah, birdir Allah... Lâ ilâhe illallah… Lâ ilâhe illallah…
***
İşte böyle bir gönül, böylesine diri bir gönül hoşluğu dilerim hepinize. Selâmetle kalın. Allah'a emanet olun. Allah aşkıyla yanın. Allah aşkıyla yanan yanmaz.
Birdir Allah, yektir Allah, tektir Allah... Lâ ilâhe illallah… Lâ ilâhe illallah…
Tektir Allah, yektir Allah, birdir Allah... Lâ ilâhe illallah… Lâ ilâhe illallah…
***
Hacdan dönen kardeşlerimizi de unutmadık. Rabbim haclarını, ibadetlerini mebrûr eylesin. Onlara da bir hoş geldin hatırası ve bir gönül armağanı olsun asl-ı ve Asr-ı Saadet'ten.
Abbas b. Mirdas naklediyor:
Arefe günü akşamı Hz. Peygamber (a.s.m.) ümmetinin affı ve Allah'ın onlara merhamet etmesi için duâ etti.
Hz. Peygamber (asm) bu konudaki duâlarını artırınca Cenâb-ı Allah ümmetinin birbirlerine yaptıkları zulümden dolayı işledikleri günahlar hariç, kul hakkını ilgilendirmeyen günahları affettiğini kendisine bildirdi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (asm) şöyle duâ etti:
"Ya Rabbi! Sen zulmeden kullarına, yaptıkları zulümden dolayı, işlemiş oldukları günahların yerine onlara sevap vermeye Kadirsin. Ve bu zalim kullarını affetmeye de Kadirsin."
O akşam, Cenâb-ı Allah Resulüne bir şey bildirmedi. Ertesi sabah Müzdelife'de Hz. Peygamber (asm) duâsını tekrarladı. Cenâb-ı Allah ona şöyle mukabele etti: "Onları da affettim."
Bunun üzerine Resulullah (asm) gülümsedi sahabelerden bazıları: "Ya Resûlullah, niçin tebessüm ettiniz?" diye sordular. Hz. Peygamber (asm) şöyle buyurdu: "Allah'ın düşmanı şeytana güldüm; o, Azîz ve Celîl olan Allah'ın ümmetim hakkındaki duâmı kabul ettiğini öğrenince feryad-u figân etmeye ve başına topraklar atmaya başladı." (Beyhakî)
Ey gönül! Dostun Allah ise ne gam, ne keder… Sen Allah aşkıyla yanmadığın günlere yan…
Allah aşkıyla yanan, yanmaz. Yanmaz Allah aşkıyla yanan, yanmaz.
Molla Câmi Baharistan'da şöyle der:
"Ey gönül! Eğer bir gün başına bir dert gelirse, dert ortağı bir dostun olduktan sonra hiç tasa etme. Dost, insana sıkıntılı gün için lâzımdır. Yoksa ki iyilik ve ferahlık günü dost çok bulunur."
Dost istersen Allah yeter. Allah diyen aldanmaz. Allah aşkıyla yanan yanmaz.
"Allah dost, toprak post…"
Haydi, hoşça kalınız. Allah ile olunuz. Yolunuz, "Hamdım, piştim, yandım..." diyenlerin yolu olsun. Başkasıyla, gayrısıyla değil, Allah aşkıyla yanınız.
Yanmaz Allah aşkıyla yanan, yanmaz.
Allah aşkıyla yanan yanmaz…
Yeni Asya