Hazırlayan: Ali Demirel
Bu beraberlik onu, cehaletin pas ve kirine bulaştırmayacak ve nezih bir hayat yaşamasına vesile olacaktı. O, gözünü İslam’da açacak kadar duru, ender insanlardan biriydi.
Allah Resulü’nün amcası Ebu Talip’in maddi durumu iyi değildi. Buna rağmen Ebu Talip, çocukluk yaşlarında Allah Resulü’nü yanına alarak ona sahip çıkmış, onun her türlü ihtiyacını karşılamıştı. Ebu Talip, Peygamberimiz’i çocukluğundan beri çok severdi. Sofraya oturduğunda mutlaka Allah Resulü’nün de oturmasını beklerdi. O, sofraya oturmadan kimse yemeğe başlamazdı. Zira o da çok iyi biliyordu ki Allah Resulü bir bereket sebebiydi. Onun dolaştığı, yediği, içtiği yerler adeta bir bereket yağmuruna tutuluyordu.
Allah Resulü Hz. Hatice validemizle evlendikten sonra maddi yönden zor durumda olan amcası Ebu Talip’in yükünü biraz hafifletmek için amcaoğlu Hz. Ali’yi çocuk yaşlarında yanına aldı. Artık Hz. Ali’nin her türlü ihtiyacıyla Nebiler Sultanı ilgileniyordu. Efendimiz, Hz. Ali’nin özellikle terbiyesi ve ilim tahsili üzerine eğiliyordu. Resulullah’a peygamberlik geldiğinde Hz. Ali henüz on yaşındaydı.
HZ. ALİ NASIL MÜSLÜMAN OLDU?
Bir gün Allah Resulü il Hz. Hatice validemiz, namaz kılıyorlardı. Bunu gören Hz. Ali çok şaşırmıştı. Hayretle onları namazları bitinceye kadar izledi. Resulullah ve Hz. Hatice namazı bitirince Hz. Ali daha fazla dayanamadı ve meraklı bir şekilde:
- Nedir bu yaptığınız?
Allah Resulü bu soruya şöyle cevap verdi:
- Ey Ali! Bu Allah’ın beğendiği dindir. Seni bir olan Allah’a ve imana davet ediyorum. İnsanlara ne bir faydası ne de bir zararı dokunan putlara tapmaktan sakındırıyorum.
Hz. Ali o güne kadar Efendimiz’in ağzından en ufak yalan bir söz işitmemişti. Canından çok sevdiği, her yönüyle örnek aldığı böyle bir teklif alınca, “Bunu babam Ebu Talip’e danışmam gerek.” diye karşılık verdi.
Fakat Allah Resulü İslamiyet’i açıktan tebliğ etmek için henüz Cenab-ı Allah’tan izin almamıştı. İnsanları gizliden gizliye dine davet etmekteydi. Bundan dolayı Hz. Ali’nin gördüklerini ve işittiklerini başkalarına anlatması uygun değildi. Hz. Ali’nin bu cevabı üzerine Allah Resulü şöyle dedi:
- Ya Ali! Eğer sana söylediklerimi yaparsan yap, yapamayacak olursan gördüğünü gizli tut kimseye söyleme.
BABAMA NİYE SORAYIM Kİ!
O gece Hz. Ali’nin sabaha kadar gözüne uyku girmedi. Hep Allah Resulü’nün o namaz kılışı gözünün önüne geliyor, Efendimiz’in söylediklerini defalarca zihninden geçiriyordu.
Sabah olunca hızlıca Allah Resulü’nün yanına gitti ve o yaşından beklenmeyecek bir cevap verdi. Şöyle diyordu Hz. Ali, Allah Resulüne:
“Allah beni yaratırken Ebu Talib’e sormadı ki, ben de ona ibadet etmem için gidip ona danışayım.” Daha sonra Allah Resulü, kelimeyi şehadet buyurdu: “Eşhedü en lâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abduhu ve Resuluhu” Hz. Ali de Allah Resulünün arkasından şehadeti tekrarladı ve Müslüman oldu. O bu tavrıyla Allah Resulünden almış olduğu terbiyenin olgunluğunu da göstermiş oldu.
BEN ALLAH VE RESULÜ’NE İMAN ETTİM
Bir gün Hz. Ali’nin babası Ebu Talib, onu Allah Resulüyle beraber namaz kılarken gördü. Ebu Talip oğlunu bu halde görünce çok şaşırdı ve Hz. Ali’ye şöyle dedi:
- Ya Ali! Senin bağlı bulunduğun bu din nedir?
Hz. Ali:
- Sevgili babacığım, ben Allah’a ve onun Resulüne iman ettim. Onun Allah’tan getirdiklerini kabul ettim ve Hz. Muhammed’e uydum.
Bunun üzerine Ebu Talib, Allah Resulü’nün yanına giderek onunla uzun uzun görüştü. Onu dinledikten sonra oğlu Hz. Ali’ye hak verdi. Kendisi Müslüman olmadı ama oğlu Hz. Ali’nin Resulullah’a tabi olmasına müsaade etti.
Hz. Ali’nin çocukluğu da tertemiz geçmişti. Onun hayat sayfası hep tertemiz, bembeyazdı. Ak yolun hak yolcularının onun hayatından alacağı çok dersler var.
Bugün