Bismillahirrahmanirrahim
Cenab-ı Hak (c.c), İsrâ Sûresi 94-96. ayetlerinde meâlen şöyle buyuruyor:
94-Kendilerine hidâyet rehberi geldiği zaman insanları îmân etmekten alıkoyan şey, ancak şöyle demeleri olmuştur: “Allah bir insanı mı peygamber gönderdi?” (*)
95-De ki: “Eğer yeryüzünde yerleşmiş kimseler olarak gezip dolaşanlar melekler olsaydı, elbette onlara (da kendi nev‘lerinden) gökten melek bir peygamber gönderirdik.”
96-De ki: “Benimle sizin aranızda şâhid olarak Allah yeter! Şüphesiz ki O, kullarından hakkıyla haberdardır, (onları) hakkıyla görendir.”
(*) “Cenâb-ı Hakk, onu beşer sûretinde (insan olarak) göndermiş, tâ insanın ahvâl-i ictimâiyelerinde (ictimâî hâllerinde) dünyevî, uhrevî (dünya ve âhirete dâir) saâdetlerini kazandıracak a‘mâl ve harekâtlarında (amel ve hareketlerinde) rehber olsun ve imam olsun ve herbiri birer mu‘cizât-ı kudret-i İlâhiye (Allah’ın kudret mu‘cizesi) olan âdiyât (sıradan şeyler) içindeki hârikulâde olan san‘at-ı Rabbâniyeyi (Allah’ın san‘atlarını) ve tasarruf-ı kudret-i İlâhiyeyi (Allah’ın kudretinin icrâatlarını) göstersin. Eğer ef‘âlinde (fiillerinde) beşeriyetten (insan olmaktan) çıkıp hârikulâde olsa idi, bizzât imam olamazdı; ef‘âliyle, ahvâliyle, etvârıyla (tavırlarıyla) ders veremezdi.” (Zülfikār, 19. Mektûb, 5)