Bismillahirrahmanirrahim
Cenab-ı Hak (c.c), En'am Sûresi 94-95. ayetlerinde meâlen şöyle buyuruyor:
94-Ve and olsun ki, sizi ilk def‘a yarattığımız gibi bize (mal ve evlâdsız olarak ve çıplak bir hâlde) teker teker gelmiş ve (dünyada) size verdiklerimizi sırtlarınızın gerisine (arkanızda) bırakmışsınızdır! Hakkınızda (ibâdetlerinizde) gerçekten kendilerinin (Allah’a) ortak olduklarını zannettiğiniz şefâatçilerinizi de berâberinizde göremiyoruz! Doğrusu, aranız(daki bağlar) kopmuş ve (şefâatçi) zannetmekte olduğunuz şeyler sizden kaybolup gitmiştir.
95-Şübhesiz ki Allah, dâneleri ve çekirdekleri (onlardan bitkiler çıkarmak üzere) çatlatıp yarandır. (*) Ölüden diriyi çıkarır; diriden de ölüyü çıkarandır. İşte (Rabbiniz olan) Allah budur; öyle ise (haktan) nasıl çevriliyorsunuz?
(*) “Tohum olacak bir habbedeki (dânedeki) veya bir çekirdekteki garîb, acîb, muntazam vaziyete bakınız ki; o habbe, tohum olacak cismin bütün eczâsıyla (parçalarıyla) münasebetdar (alâkalı) olduğu gibi, nev‘iyle yani ebnâ-yı cinsiyle de (aynı cinsten olanlarla da) ve bütün mevcûdât (varlıklar) ile de münâsebetleri vardır. Ve onlara karşı o münâsebetleri nisbetinde vazîfeleri vardır. Eğer o tohumcuk habbenin Kadîr-i Mutlak’tan (sonsuz kudret sâhibi olan Allah’dan) nisbeti (bağı) kesilip kendi nefsine isnâd edilirse, yani kendi kendine olmuştur denilirse, her bir tohumda, herşeyi görecek bir gözün ve herşeye muhît (kuşatıcı) bir ilmin bulunduğuna i‘tikād etmek (inanmak) lâzım gelir.” (Mesnevî-i Nûriye, Lem‘alar, 8)