Sayın Paksu, ben Hollanda'da ikamet ediyorum. Bugüne dek dinî ahlakımı müdafaa etmeye çalıştım. Bu ülkede genç insanların dinî ahlakını müdafaa etmesi çok zor... Kafama bir şey takıldı. Berat Kandili'nde Allah'ın insanlara, ne isterseniz o gece kabul göreceğine dair bir sözü varmış ama öyle bir şey yok. Çünkü sabaha kadar yalvardım, hiçbir duam kabul görmedi. Nasıl olur da "Bu gece Benden ne dilerseniz onu mutlaka vereceğim" diyen Yüce Allah vermiyor. Bu da insanlarda büyük psikolojik etki bırakıyor. Keşke böyle değil de "Belki kabul ederim" demiş olsa, o zaman insanları psikolojikmAn yıkmaz değil mi? İşte benim aklım bunu almıyor... (Rumuz: Yıldırım)
Allah için böyle düşünmemek lazım. O zaten bizi yoktan var etmiş. Dünyayı yaşayacağımız hale getirmiş, Aüneş'i bize bir lamba, Ay'ı bir kandil yapmış, gökyüzünü yıldızlarla süslemiş, bütün varlıkları emrimize vermiş, her tür yiyeceği, içeceği yaratmış.
Değerini milyarlarla ölçemeyeceğimiz göz, kulak, el ayak gibi organları vermiş, bizi akılla, kalple, ruhla, binlerce duygularla süslemiş.
Sonra İslam'la, Kur'ân'la, Peygamberimiz'le tanıştırmış, bu dünyadan sonra ebedi bir hayat, sonsuz yaşayacağımız bir âlem ve cennet vermeyi vadetmiş. Bütün bunları biz istemeden, aklımızdan bile geçirmeden ihsan etmiş, ediyor ve edecek...
Bu açıdan biz sürekli Allah'a teşekkür/şükür ve minnet borçluyuz, O'na hamd ediyoruz, ibadet ediyoruz, O'na yakın olmaya, O'nu her zaman içimizde hissetmeye çalışıyoruz.
Bize dua etmeyi de Allah öğretti. "İsteme" nimeti verdi. "Vermek istemeseydi, isteme nimetini" verir miydi hiç?
Bu yönüyle dua bir ibadet, Allah ile irtibat/ilişki kurma eylemidir, O'nunla bir arada olma nimetidir, her şeyi O'ndan rahatlıkla isteme imkânıdır.
Diyelim ki, akıl vermeseydi ne isteyecektik, her istediğimizi verse bile ne işe yarardı, ne anlamı olurdu? Bizi yaratılırken Ağız verdi, dil ve iştah verdi. Ağzımız olmasaydı, yiyecekler, içecekler neye yarardı?
***
Allah her duayı işitiyor, duyuyor, her duadan haberdar oluyor, cevap veriyor, her isteğimizi biliyor. Fakat vermeye gelince, bazen istediğimizin aynısını veriyor, bazen daha iyisini veriyor, bazen yararımıza olmadığını bildiği için hiç vermiyor.
Çoğu zaman da dualarımızı âhiretimiz için kabul ediyor. Çünkü orada her şeye daha çok muhtaç olacağız. Diyelim ki, yaptığımız bir dua ile Allah bizi cehennemden kurtardı. Böyle bir şey dünyadan ve içindekilerden daha iyi, daha önemli değil mi?
Çocuğunuzu alışveriş merkezine götürdünüz. Ne isterse alacağınızı söz verdiniz. O sırada çocuğunuza elini neye uzatsa aynısını alır mısınız?
Ağladığı, sızladığı halde bazen almazsınız, değil mi? Çünkü çocuk bazen kendisine neyin faydalı, neyin zararlı olduğunu bilmez ve bilemez. Ona faydalı olanı siz bilirsiniz.
Bazen istediği şeyin aynısını değil de bir benzerini alırsınız, bazen hiç almazsınız, öyle ki bazen olur, belki daha pahalısını, daha kalıcı olanı alırsınız.
Siz niye çocuğunuzun istediğini almadınız, kul ile Allah arasındaki yönüyle duasını kabul etmediniz? Çocuğunuzu sevmediğinizden mi almadınız? Hayır, çok sevdiğiniz için istediğinin aynısını almadınız.
İşte kulun yaptığı dua da böyledir, bu şekilde düşünmek lazım. Üstelik dua bir ibadettir, dua etmek sevaptır, sevapların karşılığı da âhirette verilir.
Bugün