Bismillahirrahmanirrahim
Cenab-ı Hak (c.c), Al-i İmran Sûresi 19-22. ayetlerinde meâlen şöyle buyuruyor:
19-Muhakkak ki Allah katında (yegâne) din, İslâm’dır! (*) Kendilerine kitab verilenler (yahudi ve hristiyanlar), ancak kendilerine ilim geldikten sonra aralarındaki hasedden dolayı ihtilâfa düştüler. Artık kim Allah’ın âyetlerini inkâr ederse, artık şübhesiz ki Allah, hesâbı pek çabuk görendir.
20-(Ey Resûlüm!) Buna rağmen (onlar) seninle tartışırlarsa, artık de ki: “(Ben) kendimi Allah’a teslîm ettim, bana tâbi‘ olanlar da!” Hem kendilerine kitab verilenlere ve ümmîlere (diğer müşriklere) de ki: “(Siz de) teslîm oldunuz mu?” Bunun üzerine İslâm’a girerlerse, o hâlde muhakkak doğru yola ermiş olurlar. Artık yüz çevirirlerse, o takdirde sana düşen ancak tebliğdir. Allah ise, kulları(nı) hakkıyla görendir. (**)
21-Doğrusu Allah’ın âyetlerini inkâr edenler, haksız yere (haksızlıklarını bile bile) peygamberleri öldürenler ve insanlardan adâleti emredenleri öldürenler yok mu, artık onları (pek) elemli bir azâb ile müjdele!
22-İşte onlar, dünya ve âhirette amelleri boşa gitmiş olanlardır. Onlar için yardımcılardan kimse de yoktur.
(*) “İslâmiyet, gāyet parlak bir ateş gibi doğdu. Sâir dinleri kuru ağacın dalları gibi yuttu. Hem bu yutmak, İslâmiyet’in hakkı imiş. Çünki sâir dinler, fakat Kur’ân’ın tasdîkine mazhar olmayan kısmı, hiç hükmündedir.” (Mektûbât, Hutbe-i Şâmiye, 406)
(**) Bu âyetler, Peygamber Efendimiz (Aleyhissalâtü Vesselâm)’ın nübüvvetinin bütün insanlara şâmil olduğunun en açık delillerindendir. Bir hadîs-i şerîfte: “Nefsim kudret elinde olan Allah’a yemîn olsun ki, ister yahudi ister hristiyan olsun, bu ümmetten beni işitip de gönderildiğim şeylere îmân etmeden ölen kimse Cehennemliktir!” buyurulmuştur. (İbn-i Kesîr, c. 1, 273)