Bismillahirrahmanirrahim
Cenab-ı Hak (c.c), Al-i İmran Sûresi 16-18. ayetlerinde meâlen şöyle buyuruyor:
16-Onlar ki: “Rabbimiz! Muhakkak ki biz îmân ettik; artık günahlarımızı bize bağışla ve bizi o ateşin azâbından muhâfaza eyle!” derler. (*)
17-(Onlar:) Sabredenler, doğru olanlar, itâat edenler, (mallarını Allah yolunda) sarf edenler ve seherlerde (sabah namazı vaktinden önce) mağfiret dileyenlerdir. (**)
18-Allah, adâleti kaim kılarak kendisinden başka ilâh olmadığına şâhidlik etti; melekler ve ilim sâhibleri de (adâletle kaim olarak buna şâhidlik ettiler). O’ndan başka ilâh yoktur; (***) (O,) Azîz (kudreti dâimâ galib gelen)dir, Hakîm (her işi hikmetli olan)dır.
(*) Başta Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, umum peygamberler ve ehl-i hakīkat, her vakit en ziyâde Cehennem ateşinden muhâfaza için duâ etmelerinin hikmeti hakkında bakınız; (sahîfe 74, hâşiye 2)
(**) Resûlullah Efendimiz (Aleyhissalâtü Vesselâm) bir hadîs-i şerîflerinde şöyle buyurdular: “Allah, her gece dünya semâsına gecenin son üçte biri kaldığında rahmetiyle tecellî eder ve şöyle buyurur: ‘Bir isteyen yok mu ki onun istediğini vereyim? Bir duâ eden yok mu ki ona icâbet edeyim? Bir mağfiret dileyen yok mu ki kendisini bağışlayayım?’ ” (Kurtubî, c. 2/4, 39)
(***) “Müteaddid (birçok) eller müstebidâne (baskı ile) bir işe karışsalar, karıştırırlar. Bir memlekette iki pâdişah, hattâ bir nâhiyede iki müdür bulunsa, intizam bozulur ve idâre herc ü merc (darma dağınık) olur. Hâlbuki sinek kanadından tâ semâvât kandillerine (yıldızlara) kadar ve hüceyrât-ı bedeniyeden (beden hücreciklerinden) tâ seyyârâtın (yıldızların) burçlarına kadar öyle bir intizam var ki, zerre kadar şirkin müdâhalesi olamaz. Hem hâkimiyet bir makām-ı izzettir (üstünlük ve kudret makāmıdır); rakīb kabûl etmek, o hâkimiyetin izzetini kırar.” (Şuâ‘lar, 7. Şuâ‘, 140)
Kâinâtta şirke aslâ yer olmadığı hakkında bakınız; (Sözler, 32. Söz, 261-272; Şuâ‘lar, 7. Şuâ‘, 138-141; Şuâ‘lar, 2. Şuâ‘, 14-33)