GÜZEL AHLAK ALLAH KORKUSUYLA OLUŞUR
Allah korkusu; müminin imanını, şevkini, Allah’a olan sevgi ve saygısını coşturan bir duygudur. Kişiyi Allah’ın razı olmayacağı bir tavır içine girmekten sakındıran, nefsinin taşkınlıklarını, sınır tanımaz kötülüklerini dizginleyen, sürekli iyilik yönünde harekete geçiren bir korkudur. Allah’ı Kur’an’da tanıtıldığı gibi tanıyan ve O’nun kudretini gereği gibi takdir eden bir insan Allah’tan saygıyla sakınır, O’nun azametinden korkuya kapılır. Mümin; Allah’ın büyüklüğünü, azametini, kudretini bildiği gibi, “İntikam alan”, “Kahreden”, “Azap veren”, “Zillete düşüren” sıfatlarını da bilir. Allah’ın rızasına ters düşen bir tavır ya da konuşmanın karşılıksız kalmayacağını bilir. Allah’ın her an her şeyden haberdar olduğunu, her yeri sarıp kuşattığını, kendisine şah damarından yakın olduğunu bilerek hareket eder. Bu korku onu Allah’ın azabından uzaklaştıran, Allah’ın rızasına, rahmetine ve cennetine yaklaştıran, bundan dolayı da çok büyük bir manevi haz içeren bir korkudur. Mü'mini Allah’ın sınırlarını korumada, Allah’ın rızasını aramada son derece yüksek bir şuura, uyanıklığa ve titizliğe iletir. Allah’ın tehdidinden ve azabından korkan müminler, O’nun emir ve hükümlerine son derece titizlikle uydukları için, Allah’ın beğendiği üstün bir ahlâka sahip olurlar. Mütevazi, hoşgörülü, ince düşünceli, fedakâr, aklı ve şuuru açık, Allah’ın yaratmasındaki üstünlükleri en güzel biçimde takdir edebilen, yüksek bilince ve büyük bir duyarlılığa sahip ideal bir yapı geliştirirler.
Allah korkusu; müminlerin ruhunu zenginleştiren, onları cennete layık bir duyarlılığa eriştiren, son derece ince hikmetleri olan asil bir duygudur; ebedi mükâfat ve mutluluğun anahtarıdır. Allah’tan korkmayan insanlar ise, Allah’ın razı olmayacağı her türlü tavrı gösterebilirler. Allah’a hesap vereceğini unutmuş bir insanın dürüstlük göstermesi, insanlara fedakârlıkta bulunması, adil ve namuslu olması, kısacası güzel ahlâklı olması için hiçbir nedeni yoktur. Onun tüm ahlâkını yalnızca kendi kişisel hırsları ve çıkarları şekillendirir.
SINIRLARI AŞAR
Bu bakış açısının bir sonucu olarak kişinin kendi çıkarları uğruna yapmayacağı şey yoktur. Allah’ın kadrini gereği gibi takdir etmediğinden, Allah’ın azabı onun için caydırıcı bir unsur olmaz. Allah’tan korkmadığı ve karşılık göreceğini düşünmediği için haddi aşmada, insanlara zalimce bir tavır göstermede hiçbir sınır tanımaz ve alabildiğine azgın bir karakter sergiler. Allah’ın azametini ve intikam alacağını aklına getirmediği için rahatlıkla Allah’ın sınırlarını aşar.
Bu nedenlerden dolayı Allah korkusu olmayan insanlar, her türlü günaha ve ahlâki bozukluğa açıktırlar. Hem Allah’ın dinine uymazlar hem de zalimce bir tavır göstererek diğer insanları da güzel ahlâktan uzaklaştırmaya çalışırlar. Dinin sunduğu güzel ahlâkın yaşanmasına kesinlikle tahammül edemezler. Elbette bu insanlar dünyada işledikleri zulümlerin karşılıklarını ahirette göreceklerdir. Allah, Kur’an’da bu insanları ve uğrayacakları sonu şöyle haber vermiştir:
“Şüphesiz, inkâr edenler ve Allah yolundan alıkoyanlar gerçekten uzak bir sapıklıkla sapmışlardır. Gerçek şu ki; inkâr edenler ve zulmedenler, Allah onları bağışlayacak değildir, onları bir yola da iletecek değildir. Ancak, onda ebedi kalmaları için cehennem yoluna (iletecektir). Bu da Allah’a pek kolaydır.” (Nisa Sûresi, 167-169)
Yeni Akit