“Allah nerede? Nasıl yaşıyor? Evi var mı? Neye benziyor? Neden göremiyoruz? Keşke bizim eve de gelse!”
Bitmek bilmeyen sorular… Çoğu ebeveynin zorlandığı, saçmaladığı, cevapsız bıraktığı, geçiştirdiği son derece de ciddi sorular… Öyle ciddi sorular ki dini temellerimizin, inanç duygumuzun sarsılmaz muhkem kalelerle örülmesine sebep olan harçlar hükmünde… Yanlış bir cevap beraberinde başka başka sorular sordurup bir süre sonra akla aykırı düşündürüp kişiyi muammaya sürüklemektedir.
Yanlış cevaplar
“Allah baba göklerde!” cevabı beraberinde “demek ki Allah erkek. Peki onun karısı veya çocuğu yok mu?” gibi bir soruyu getirir. Bu da Hıristiyanlardaki teslis inancını ileriki yaşlarda çocuğun mantıklı bulmasını destekleyebilir. Halbuki Allah’ın bir cinsiyeti yoktur. İhlas Suresinde Rabbimizi tanıtan ayetlerle bu cevap karşı karşıya gelmektedir. Çocuğun kafasında bu şekilde cevaplanırsa somut gelişim dönemini atlattıktan sonraki dönemde yanlış cevaplanan bu sorunun mukabilinde anne babaya olan güveni de zedelenecektir, az bildiklerini de düşünebilecektir. Ve beraberinde bir sürü yanlış cevaplar da vermeye sevk edilecektir.
“Nerede zikreder, hissedersen orada kızım.” “Hissetmediğim yerlerde yok mu? O zaman sürekli O’nun ismini söylersem hep benimle mi olur? İyi de geçen hoca da “her yerde” demişti. O’nu anmazsak gelmiyorsa nasıl her yerde olur. Eğer her yerdeyse bu nasıl mümkün olur?” Zaten somut dönemde olan ve bunu kavramakta acı çeken, zorlanan çocuğumuza şüphelere sokacak cevaplar vermek eziyetten başka bir şey değildir. Birde “kalbimizde” yanıtı var ki; bu da oldukça masum duran bir çaresiz çırpınış sözcüğü. Ki bu çocuğun kalbini duyduğu an itibariyle sıkıştırmaya başlar ve sorgular “Herkesin kalbine nasıl giriyor aynı anda? Kalbime nasıl sığıyor küçük mü? Hem Allah bir tane değil mi herkesin kalbinde bir sürü olmuyor mu?” gibi çocuğun asla cevaplayamayacağı diğer soruların çemberinde çevirir… Ve şüphe tohumları bırakan cevapsız kalan sorular…
7 yaşına kadar çocuklar bildiği bir şeyden yola çıkarak bilmediği bir şeyi zihninde oturtma çabasındadır. “Teyzemler ne zaman gelecek” diye soran çocuğumuzun net bir şekilde anlamasını istiyorsak, cevabımızı ona yakınlaştırarak yani “3 gece yatıp kalkacağız ondan sonra gelecekler” demek “3 gün sonra gelecekler” demekten daha doğrudur. Çocuklara gördüklerini tekrar edip, hissettirmek önemlidir. Şu cevap doğru olacaktır. “Canım kızım&oğlum, ağaçları yaratan Allah, bu sevimli kelebeğe can veren Allah, bizleri de yaratan Allah. O’nun yarattığı her şeyi görüyoruz. Ama O nerede ben bilmiyorum, her an yanımda ve bizimle olduğundan eminim, hissediyorum lakin tam olarak nerede bilemiyorum.” Veya ‘Canım kızım&oğlum, ben de senin gibiyken bu soruları sormuştum. Bu soruları sormandan çok memnun oluyorum. Şöyle düşünelim Allah insanlar, hayvanlar veya diğer canlılar gibi maddi bir varlığa sahip değildir. Bu nedenle Allah şurdadır diyemiyoruz. Ama Allah’ın yarattığı tüm güzellikleri gözümüzle görüyoruz. Bu nedenle Allah tüm yarattıklarında farklı bir halini göstermektedir. Güzelliğini, sabrını, merhametini vb…” Yani kısacası Allah bize kendini nasıl sıfatlarıyla, isimleriyle tanıtıyorsa biz de somutlaştırıp çocuğumuza somut şekilde görünen sıfatlardan yola çıkarak izahta bulunabiliriz.
Verilen cevap bir sonraki aşamada izah edilmelidir. Çünkü bu yaştaki çocuğa imani, tasavvufi, felsefi açıklamalar yapan ebeveynler, bir sonraki aşamalarda hem zorlanacak hem acı çekecektir.
Bunu destekleyecek ve bu cevabı verecek Mustafa Ulusoy hocamızın çok güzel bir etkinliği ve tavsiyesi var. Özellikle 4-7 yaş arası çocuklar için çok uygundur. Bunun öncesindeki yaşlarda ise fikir olarak hayatın içine katıştırılarak çocuğa yavaş yavaş ifade edilebilir.
Beş duyu modeli
Bu modelin amacının, bir varlığı çocuğa tanıtırken, o varlığın mümkün olan tüm özellikleriyle ilişki kurmasını sağlamak olduğunu, bu şekilde çocuğun o varlığı içselleştirmesinin mümkün olabildiğini anlamamız gerekir.
Duyular haftası adı altında ailecek uzun süreli bir oyun oynanacağı çocuklara söylenir ve her hafta ayrı bir duyu organı işlenerek çeşitli etkinliklerle hayatımızın içine alınır.
Birinci hafta Görme Haftası: Gözün işlevleri anlatılır. Mikroskopla ailece birbirlerinin gözleri incelenebilinir. Göz farklı şeylere şahit edilir. Mesela güneşin batışı, küçük bir karıncanın mikroskopla görünen ince ayakları, topraktaki canlılar ve görme duyusunun niçin yaratıldığıyla ilgili bu olağanüstü her kareden sonra bağlantı kurulur. Güzellikleri gören güzel göz ve güzel yaratıcı bağlantısı. Gözle ilgili kitaplar okunabilir. Sanki görmüyormuş gibi oyunlar körebe gibi oynanabilir. Gözün ne kadar mühim bir organımız olduğu çocuğa sadece anlatılmamalı, hissettirilmelidir. Ve gözü veren,gözün görmesi için bu varlıkları yaratan, niye verdiği, ne yapılması gerektiğine soru cevap şeklinde dikkat çekilir. Burada cevapları ebeveynin vermemesi doğru cevaplar bulmasına sadece yardımcı olması doğru soruları sorması gerekir. Ve bu hikmet kısmı diğer duyu organlarında da uygulanır.
İkinci hafta İşitme Haftası : Seslere dikkat çekilir. Farklı ses çıkarma oyunları oynanabilir. Bir hayvanat bahçesi gezilebilir. İşitebildiğimiz ve işitemediğimiz sesler anlatılır kalp sesi, mide sesi dinlettirilir. Rüzgarın uğultusu, kapının gıcırdaması, mısır patlaması vb… seslere dikkat çekilir . Ve bağlantı kurulur sesi veren, niye verdiği, ne yapılması gerektiği…
Üçüncü hafta koklama haftası: Kokular hissettirilir, parfümlerin, yemeğin, meyvenin kokusu. Bunlarla ilgili bir oyun oynanabilir bütün hafta boyunca bu duyguya farklı etkinliklerle dikkat çekilir. Mesela gözler kapanır sadece kokusundan hangi meyveyi yahut yemeği yediğini tahmin etme oyunu gibi. Ve aynı şekilde kokuların farklılığı, burnun yaratılması, hikmeti ve yaratıcı arasında köprü kurulur
Dördüncü hafta dokunma haftası: Her varlığın farklı bir dış yüzeye sahip olduğu anlatılır. Ve yaşaması sağlanır. Cam, ahşap, sünger, canlı herhangi bir hayvan. Başka bir gün bağlama oyunu oynanabilir. Bu oyunda amaç ellerimizin ne kadar işlevsel olduğunu anlatmak. Kollar bağlanır ve kollarını kullanmadan bir nesneyi düşürmeden bir yerden başka bir yere taşıması istenir. Bu oyun ve farklı etkinliklerin sonunda aynı bağlantı yapılır.
Beşinci hafta tatma haftası: Burda da oynayabileceğiniz bir oyun var. Çocuğunuzun gözlerini kapatıp önüne getirdiğiniz ekşi acı, tatlı, tuzlu gibi farklı tatlarda gıdaları sadece tatması ve ne olduğunu bilmesini isteyeceksiniz. ‘Babamızın aldığı meyvenin tadını Allah ne güzel yaratmış’ gibi cümlelerle konuyu bu hafta içinde farklı etkinliklerle geçirmek gerekir.
Bu beş duyu modelinin iki faydası olduğunu belirtir Mustafa Bey. Birincisi, bu şekilde çocuk beş duyusunu da kullanarak, kainatla nesnelerle daha yakın bir ilişki kurabilir. İkincisi de ki konumuzla alakalı da olan bu husus bilhassa önemlidir. Çocuk kainattaki somut nesnelerden yola çıkarak, Yaratıcının varlığını ve özelliklerini öğrenmiş olur. Böylece somut verilerle bu duygusu hem hissetmiş hem sindirmiş olacaktır.