Üstelik bu sahneleri anlamaları için insanlara akıl, gönül, duygu ve pek çok latifeler de vermiştir. Yani hem verici hem de alıcı bakımından/hem filmin kalitesi hem de seyircinin kalitesi açısından mükemmel bir iletişim sahnesi..
- Bununla beraber, insanlara verilen yukarıdaki cihazlar bazı sebeplerden ötürü -en azından bazı kimselerde/veya büyük çoğunluğunda doğru çalışamadığını/veya çalışamayacağını bilen Allah, kitaplar göndermek suretiyle bu “sessiz filmi”nin bir/veya birkaç “sesli versiyonu”nu da sahneye koydu.
“Bütün insanlar bir tek ümmet teşkil ediyorlardı. Aralarında ihtilâflar başlayınca, Allah onlara içlerinden müjdeleyici ve uyarıcı olarak peygamberler gönderdi. Onların beraberinde, insanlar arasında hükmetmek için, kitap ve hikmeti gönderdi ki, ihtilâf ettikleri konularda aralarında hükmetsin. Halbuki, o meselelerde anlaşmazlığa düşenler, kendilerine apaçık âyetlerimiz geldikten sonra, sırf aralarındaki haset yüzünden ihtilâfa düşen Ehl-i kitaptan başkası değildi. Allah da, onların hakkında ihtilâf ettikleri gerçeği, Kendi izni ile bu iman edenlere bildirdi. Öyle ya, Allah dilediğini doğru yola eriştirir” (Bakara, 2/213) mealindeki ayette bu gerekçeli gerçeğin altı çizilmiştir.
- Kur’an’da baştan sona kadar bu “sessiz filmi” açıklayan “sesli versiyonları”nı görmekteyiz.
Bediüzzaman hazretlerinin Kur’an’ı tarif ederken kullandığı şu ifadelerden de bu hakikati anlamak mümkündür:
“Kur'an, şu kitab-ı kebir-i kâinatın bir tercüme-i ezeliyesi.. ve âyât-i tekviniyeyi okuyan mütenevvi dillerinin tercüman-ı ebedîsi.. ve şu âlem-i gayb ve şehadet kitabının müfessiri... Ve zeminde ve gökte gizli esma-i İlahiyenin manevî hazinelerinin keşşafı.. ve sutur-u hâdisatın altında muzmer hakaikın miftahı.. ve âlem-i şehadette âlem-i gaybın lisanı.. ve şu âlem-i şehadet perdesi arkasında olan âlem-i gayb cihetinden gelen iltifatat-ı ebediye-i Rahmaniye ve hitabat-ı ezeliye-i Sübhaniyenin hazinesi.. ve şu İslâmiyet âlem-i manevîsinin güneşi, temeli, hendesesi.. ve avalim-i uhreviyenin mukaddes haritası... Ve zât ve sıfât ve esma ve şuun-u İlahiyenin kavl-i şârihi, tefsir-i vâzıhı, bürhan-ı katı'ı, tercüman-ı satı'ı… (Sözler/25. söz, 366 )
İşte bu hakikati gösteren bir kaç ayetin meali:
- “O’dur ki yeryüzünde bulunan her şeyi sizin için yarattı. Sonra iradesi yukarıya yönelip orayı da yedi gök halinde sağlamca nizama koydu. O her şeyi hakkıyla bilir”(Bakara, 2/29).
- “Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün sürelerinin değişmesinde, insanlara fayda sağlamak üzere denizlerde gemilerin süzülüşünde, Allah’ın gökten indirip kendisiyle ölmüş yeri canlandırdığı yağmurda ve yeryüzünde hayat verip yaydığı canlılarda, rüzgarların yönlerini değiştirip durmasında, gökle yer arasında emre hazır bulutların duruşunda, Elbette aklını çalıştıran kimseler için Allah’ın varlığına ve birliğine nice deliller vardır”(Bakara, 2/164).
- “Hiç üzerlerindeki göğe bakmazlar mı? Bakıp da Bizim onu nasıl sağlamca bina ettiğimizi, onda en ufak bir çatlaklık, dengesizlik olmadığını düşünmezler mi?
Yeri de döşedik, oraya dengeyi sağlayacak sağlam ulu dağlar yerleştirdik. Orada, gönüller, gözler açan her çeşit bitkiden çiftler bitirdik”(Kaf, 50/6-7).
- Bu açıklamalar ve bu ayetlerden, Allah’ın kâinat kitabını -sorudaki sözcüklerle ifade edersek- “sessiz bir film” şeklinde yarattığını, daha sonra insanların şuuruna hitap eden bu sessiz filmin tam anlaşılması için ayrıca semavi kitaplar, özellikle de son kitap Kur’an ile bunun “seslendirildiği” ve yorumlandığını anlamak mümkündür.
- İmam Maturidi’ye göre, bu sessiz kâinat filmi, insanların en azından Allah’ın varlığını bilmeleri için yeterli ise de detaylarda bunun yetersiz olduğunda şüphe yoktur. İmam Eşari’ye göre ise, zaten bu “sessiz film” tek başına anlaşılamadığı için bunun sesli bir versiyonu sayılan “semavi kitaplar”ın olması şarttır...
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet