Duayı mutlaka dille, elleri kaldırarak mı yapmak lazım? Ağlayıp üzülmek de dua yerine geçer mi? (Rumuz: Gökyüzü)
Elleri kaldırarak dua etmek Peygamberimizin bir uygulamasıdır. Hadis bilginleri dua ederken elleri kaldırmanın 100 kadar hadiste geçtiğini söylerler.
Peygamberimiz yağmur duasında, mezarlıkta yaptığı duada, Bedir Savaşı'nda dua ederken, şeytan taşladıktan sonra ettiği duada ve daha birçok vesile ile yaptığı dualarında ellerini kaldırmış, duadan sonra da ellerini mübarek yüzlerine sürmüştür.
Bir belanın ve musibetin kaldırılması niyazında bulununca ellerinin arkasını, güzel bir şey istediğinde de avuçlarının içini semâya doğru yöneltmiştir.
Peygamberimiz dualarının çoğunu dille yapmıştır. Bu dualar sahabiler kanalıyla bize kadar ulaşmış, hadis kitaplarının "dua" bölümlerinde bir araya getirilmiş ve ayrıca yüzlerce sayfalık dua kitaplarında yer almıştır. Mesela birer hadis âlimi olan Neseî ve Nevevî, Peygamberimizin dualarından birer ciltlik kitap hazırlamışlardır.
***
Duanın ikinci bir şekli de filli, beden diliyle yapılan dualardır. Mesela, insanın geçimi için çalışması, çiftçinin tarlasını sürmesi, ekmesi sebeplere başvurularak yapılan birer dua şeklidir.
"İnsan bir sıkıntıya uğrayınca, yatarken, otururken, ayaktayken Bize dua eder" (Yunus 10:12) âyetinde duanın bu biçimine işaret edilir.
Şu âyette de beden diliyle ve sözle yapılan dua bir arada verilir:
"Onlar ayaktayken de otururken de yatarken de Allah'ı anarlar ve göklerin ve yerin yaratılışını tefekkür ederler: Bunları boşuna yaratmadın, ey Rabbimiz! Seni bütün noksanlardan uzak tutarız. Sen de bizi ateş azabından koru." (Al-i İmran, 3:191)
***
Bir de ıztırar diliyle yapılan bir dua vardır. Bu dua dille yapıldığı gibi kalple de yapılır.
İhtiyaç içinde kıvranan/zor durumda bulunan her insan, elinin yetişmediği bir kısım isteklerde bulunur. Bunun da en önemli yönü, en güzel gayesi ve en tatlı meyvesi şudur:
Duâ eden adam anlar ki, Birisi var; onun kalbinden geçenleri işitir, her şeye eli yetişir, her bir arzusunu yerine getirebilir, çaresizliğine merhamet eder, imdadına yetişir.
"Rabbinize için için yakararak dua edin" âyetinden bu duanın şeklini öğreniyoruz. (Âraf, 7:55)
Beden diliyle dua yapmanın bir diğer şekli de insanın çaresizliğini, aczini hazin haliyle veya gözyaşı dökerek Rabbine arz etmesidir.
Mesela Yakup Aleyhisselam, oğlu Hz. Yusuf'a olan özleminden dolayı gözlerine ak düşer, derdini içine atar, "Ben derdimi, hüznümü Allah'a şikâyet ediyorum" diyerek duasını hem hüznüyle, hem de diliyle ifade eder. (Yusuf, 12:86)
Secde de bir dua biçimidir. "Onlara (Peygamberlere) Rahmân'ın âyetleri okunduğunda, ağlayarak secdeye kapanırlardı" âyeti duanın bu örneğini peygamberlerin şahsında veriyor. (Meryem, 19:58)
Zaten insan bu yönüyle çocuğu benzer. Nasıl ki çocuk isteklerine çoğu kere ağlayarak kavuşursa, insan da gözyaşı dökerek derdini Rabbine açar.
Bu arada Sevgili Peygamberimizin, gözyaşlarıyla secde yerini ıslatırcasına uzunca dualar ettiğini biliyoruz. Ve Allah için akan gözyaşlarının cehennem ateşini söndüreceği müjdesini de Peygamberimizden alıyoruz.
Bugün