1. Yaratılış kapasitemiz Allah'ı görebilecek bir güçte değildir. Çünkü görme, ihâta yani her şeyiyle kuşatma, içine alma meselesidir. Mesela mikro âlemde virüsleri, bakterileri, makro âlemde ise kâinatın tamamını göremiyoruz. Gözlerimizin bir görme kapasitesi vardır ve bu konuda onlar yetersiz kalırlar.
2. Allahu Teâlâ'nın benzer ve zıddı yoktur. Bizim varlık âleminde bir şeyi görüp onu bilmemiz o şeyin benzerinin veya zıddının olması sebebiyledir. Soğuk olmasaydı sıcağı, ışık olmasaydı karanlığı bilemezdik. O yüzden Allah'ı kavrayabilmemiz mümkün değildir. Çünkü O'nun varlıkta ne bir benzeri ne de bir zıddı vardır.
3. Rabb'imiz şiddet-i zuhûrundan dolayı gizlidir. Yani Rabb'imiz, gözün görme sınırlarını aşan bir tarzda meydana çıkmasından, azamet ve ihatasından dolayı gizlenmiştir. Bunu güneş misaliyle anlatmaya çalışalım: Eğer güneşi bütün gökyüzünü kuşatacak, dünyanın dört bir yanına ışıklarını verecek derecede büyütmek mümkün olsaydı, artık onu görmemiz mümkün olmazdı. Çünkü güneşin sürekliliğiyle, gece ortadan kalkıp her an gündüz olacağı için, güneşin ne olduğunu bilmemiz, ışıktan söz etmemiz de mümkün olmayacaktı. Tasarrufu dışında bir ânın dahi düşünülemeyeceği Allah da, varlığını kâinatta kesintisiz olarak her an, her saniye, hayat, ilim, rahmet, irade ve kudret gibi sıfatlarıyla öyle şiddetli hissettirmektedir ki, varlığı, gaflet sahiplerinin nazarında düşünülemez ve hatıra getirilemez oluyor.
4. İmtihan dünyası bunu gerekli kılmaktadır. Herkes, gözüyle Allah'ı görseydi o zaman imtihan sırrı ortadan kalkardı. Bu durum imtihan yapan bir öğretmenin, soruları sorduktan sonra cevabını yazdırmasına benzerdi. Maksat inananla inanmayanın, iyiyle kötünün ortaya çıkması olduğuna göre Allah, imtihanın gereği olarak kendisini gizlemiş, ama eserleriyle varlığını akıl gözlerimize sunmuştur.
Zaman