Hasan Bey: Küçük Sözlerde sağ yolun yolcularından onda dokuzunun îmanlı gideceği beyan ediliyor. Onda birinin açıkta bırakılmasının hikmeti ne olabilir?
Üçüncü Sözde geçen temsilde, Bedîüzzaman Hazretleri sağ yolda hiç zarar olmamakla berâber, onda dokuz kâr ve rahat olduğunu; sol yolda ise hiç menfaat olmamakla berâber onda dokuz zarar bulunduğunu beyan eder. Temsilden sonraki hakîkate intikal bölümünde ise Üstad Hazretleri; ubûdiyet yolunun onda dokuz ihtimâl ile saadet-i ebediye hazînesine ulaştırdığını, fısk ve sefâhet yolunun ise onda dokuz ihtimâl ile şekâvet-i ebediye helâketine sebep olduğunu kaydeder.1 Hazret-i Üstad Dördüncü Sözde de namazın yüzde doksan dokuz ihtimâl ile hazîne-i ebediyeye nâil edeceğini belirtir ve yüzde birlik bir ihtimâli yine dışarıda bırakır.2
Fakat Bedîüzzaman On Üçüncü Sözde dalâlet ve sefâhetin yüzde yüz ihtimâl ile kabirde ebedî münferit bir hapse katî sebep olduğunu; îman ve ubûdiyetin ise yüzde yüz ihtimâl ile kabri ebedî bir hazîneye ve saadet sarayına çevireceğini kaydeder.3
Bu Sözlerde geçen nisbet rakamları hakkında şunlar söylenebilir:
1- Fısk, dalâlet ve sefâhette gidenler için onda bir kurtuluş ihtimâli, tevbe ve af kapısının ölene kadar açık olduğuna işârettir. Cenâb-ı Hak mağfiret Sahibidir; tevbe eden günahkâr ve âsi kulları ile dilediklerini bağışlayabilir ve Cennetine alabilir.
2- Îman ve Ubûdiyet yolunda gidenlerin onda birlik veya yüzde birlik bir ihtimâl ile necat ve kurtuluş dışında bırakılmış olması ile:
I) Halk açısından bakılırsa; ihlâsın önemine;
II) Hak cihetinden bakılırsa, necât ve kurtuluşun ancak Cenâb-ı Hakkın fazlı, lütfu ve ihsânı ile olacağına işâret edildiği söylenebilir.
3- İnce bir remiz: Üçüncü Sözde onda birlik ve Dördüncü Sözde yüzde birlik açıkta kalma oranı, On Üçüncü Söze gelindiğinde yüzde sıfıra inmektedir. Demek; On Üçüncü Söze kadar, her bir Sözü birer basamak addederek mütalâa eden bu basamaklarda; îmanın, taatin, namazın, ibâdetin, Allah rızâsını kazanmanın ehemmiyetini kavrayarak; Haşrin muhakkak vukûuna tahkîkî seviyede îman ederek; insanın ve kâinâtın mâhiyeti ile peygamberlik müessesesinin vazgeçilmez lüzûmunu idrâk ederek ve Kurânın yüksek hakîkatına muttalî olarak- On Üçüncü Söze geldiğinde İnşaallah yüzde yüzlük bir ihtimâl ile gerçek tevekkül ve teslime ulaşmış, Allahın rızâsına nâil olmak için yüksek bir ufuk ve nazar elde etmiş olmaktadır. Allahın rızâsına nâil olmak ise, hiç şüphesiz ebedî saadete ulaşmak için en görünmez, en kıymetli, en pahalı, en ideâl, en büyük ve en ulvî bir hedef ve maksat bulunmaktadır.
****
S. Ö. Rumuzlu okuyucumuz: Kurânı gözüyle takip etmek, okumak sayılır mı?
Kurân Allah kelâmıdır. Her türlü okuma ve mütalâa şekliyle istifâde etmek ve feyiz almak mümkündür. Kurâna hiçbir yöneliş ve hiçbir teveccüh istifâdesiz ve feyizsiz kalmaz. Fakat en istifâdeli ve en feyizli şekli, mümkün olan bütün duygularımızla adeta emzirerek okumak ve mütalâa etmektir. Hem göz ile, hem dil ile, hem işiterek, hem dokunarak, hem tefekkür ederek, hem düşünerek, hem ibret alarak, hem Allahın huzurunda olduğumuzun idrâkiyle Allahın vahyine kendimizi muhatap bilerek, hem korkarak, hem ümit duyarak, hem zevkle, hem haşyetle, hem huşû ile; Bedîüzzamanın ifâdesiyle, okuduğumuz satırların Peygamber Efendimizin (asm) mübârek dudaklarından çıktığını işitircesine; yahut Cebrâilin (as) Allah Resûlüne (asm) tebliğ edişini duyarcasına; veya Allahın (cc) Cebrâile (as) tâlim edişini hissedercesine okumak, mütalâa etmek veya dinlemek hiç şüphesiz istifâdeyi ve feyzi arttıracak okuyuş ve duyuş halleridir.4
Dipnotlar:
1. Sözler, s. 25, 2. Sözler, s. 27, 3. Sözler, s. 132, 4. Mesnevî-i Nûriye, s. 120.
Yeni Asya