Allah'ın rahmetinin genişliğşyanında azbı ve laneti de vardır. Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz; hakkı ve hayrı tavsiye edip bâtılı ve şerri engelleme mes’ûliyetinden bahsederken şöyle bir misal vermiştir:
“Gemi yolcuları alt ve üst katlara yerleştiler. Geminin alt katında seyahat edenler; «Su ihtiyacımızı karşılamak için ikide bir yukarı çıkıyor, üsttekileri rahatsız ediyoruz. Geminin tabanında bir delik açıp suyu oradan alalım.» diye konuştular.
Bu durumda üst kattakiler onlara mânî olmazsa, hepsi birden boğulup giderler. Şayet onlara gemiyi delmenin yanlış olduğunu anlatırlarsa, hem kendilerini, hem diğerlerini boğulmaktan kurtarırlar.” (Buhârî, Şehâdât, 30; Tirmizî, Fiten, 12)
Demek ki bir mü’min, ebedî kurtuluşu için sırf kendi istikâmetinin düzgün oluşunu yeterli görmemelidir. Kendisini devrin akışından mes’ûl, insanlığı kendine zimmetli bilmelidir. Gördüğü yanlışlıkları ve bilhassa zulümleri, eliyle ve diliyle bertaraf etmeye çalışmanın bir îman mes’ûliyeti olduğunu hatırından çıkarmamalıdır.
“ALLAH’TAN KORK VE BU YAPTIĞINDAN VAZGEÇ!”
Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, İsrâiloğulları’nın nasıl bozulmaya başladığını da şöyle haber vermiştir:
“İlk zamanlar, kötülük yapan birini görünce: «Bak arkadaş! Allah’tan kork ve bu yaptığından vazgeç! Çünkü bunu yapmak sana helâl değil!» diye uyarırlardı. Ertesi gün o adamı aynı vaziyette gördüklerinde onunla birlikte yiyip içmek ve yanında oturabilmek için bir daha îkaz etmezlerdi. İşte o zaman Allah Teâlâ onların kalplerini birbirine benzetti.”
ALLAH’IN LANETİNE UĞRAMAMAK İÇİN
Peygamber Efendimiz bunları söylerken bir yere yaslanarak konuşuyordu. Birden doğruldu ve sözünü şöyle tamamladı:
“Ya siz de birbirinize iyi şeyleri tavsiye eder, kötülüklerden sakındırır, zâlimin zulmüne mânî olursunuz, yahut da Allah Teâlâ kalplerinizi birbirine benzetir, İsrâiloğulları’na lânet ettiği gibi size de lânet eder.”1
Gazâlî Hazretleri, gayr-i müslim ve fâsıklarla beraberliğin, nihayetinde zihnî yakınlığa, bu yakınlığın da zaman içinde kalbî beraberliğe döneceğini bildirir. Bu ise insanın adım adım helâke sürüklenmesi demektir.
Kaynak: Osman Nuri Topbaş
Dipnot:
1-) Ebû Dâvûd, Melâhim 17/4336; Tirmizî, Tefsir 5/6, 7; Beyhakî, es-Sünenü’l-Kübrâ, Dâru’l-Fikr ts., X, 93.