Doğan Yıldız'ın haberi:
Kazakistan Milli Uzay Ajansı Kazkosmos Başkanı Talgat Musabayev, Tohtar Abubekirov'un ardından uzaya çıkan ikinci Türk astronot. Baykonur Uzay Üssü'nün bulunduğu Kazakistan'da çalışmalara yön verenlerin başında geliyor. 28 Nisan 2004'te insanlık tarihinde bir ilke imza atan Musabayev, uzaya gönderilen ilk turisti (Amerikalı milyoner Denis Tito) taşıyan araca kaptanlık yaptı.
Uzayda yaşadığı olağanüstü tecrübeleri Cihan Haber Ajansı'na anlatan Musabayev'in en dikkat çekici vurgusu "Astronotlar arasında ateist bulunamaz." oldu. 1994'te başlayan ilk uzay yolculuğunu aktaran Musabayev, gördükleri ve yaşadıkları karşısında "Allahu Ekber" diye haykırmaktan kendisini alıkoyamadığını belirtiyor. Sovyet döneminde doğup büyüdüğünü hatırlatan Kazak Astronot, "Ateist toplumlarda yetişen insanlar gaybi olaylara pek inanmazlar. Ancak uzayda iken yaşadığım birkaç olay beni şu noktaya getirdi: Uzay, insanoğluna en ikna edici bir yer ve önemli manevî ders vermektedir." diyor. Musabayev, uzaya uçtuğu her seferde, Kur'an-ı Kerim'i yanında götürdüğünün de altını çiziyor.
"Biz Ateistler tarafından yetiştirilen insanlar olarak, gayb olaylarıyla ilgili olan söylentilere az inanırdık. Ancak içimde her zaman iman duygusu vardı. Bunu babamdan öğrendim. Uzaya uçtuğum her seferde, Kur'an-ı Kerim'i götürdüğümü biliyorsunuzdur. Tabii o zaman yaptığım tam olarak idrak edilmeyen bir hareketti. Fakat yaptıklarımın hikmetini şimdi tam olarak anlıyorum." diyen Talgat Musabayev, kendisini, "Astronotların arasında ateist bulunamaz." noktasına getiren gizemli hadiseleri şöyle anlatıyor;
"Mir Uzay İstasyonu'nda iken bazen uzay aracından çıkıp dışarıda çalışmamız gerekiyordu. Bu çalışmaların birinde bir bölümden diğer bir bölüme geçiş esnasında beni bağlayan kandilisa-bağlantısı kopmuş, ikinci bağlantı elimde kalmıştı. Yani kontrolsüz, serbest, uzay boşluğunda uçuyordum. Şok yaşadım. Ve bu anda bir gücün beni diğer korkuluğa ittiğini hissettim ve öbür korkuluğa bağlanmayı başardım. Uzaydan evime sağ salim döndüğümde, hayatımda ilk defa 'Allahu Ekber' dedim."
KISA SAÇLI ASTRONOTUN ÇELİK TARAĞI
İkinci seferi esnasında ekibinin başına gelen başka bir hadiseyi ise "Bir anlamda bu bir mucize idi, Allah bizi kurtardı." sözleri eşliğinde Musabayev, şöyle aktarıyor:
"İniş için hazırlanıyorduk. Vaktimiz çok daraldı ve artık saniyelerle hesaplanmaya başladı. Ben, Budarin ve Baturin, gemi içine girmeliydik. Ve durup dururken tarağım aklıma geldi. Hepimizde aynı, çelikten yapılmış taraklarımız vardı, benim tarağım ise yünlü uçuş kıyafetimin cebinde bulunmalıydı. Ben ekibimizin çömezi olan Buturin'e tarağımı bulması için talimat verip, geminin istasyondan ayrılması ve inişe geçmesi için hazırlanıyordum. Belli bir zaman geçtikten sonra yanıma uçup, bana tarak uzatarak: 'İşte, kaptan, tarağın. Buldum.' dedi.
Baturin'e teşekkür edip, 'Git, kendi tarağını bul!' dedim. 'Ne işime yarar, Dünya'da taranırım!' diyerek şaşkınlık içinde cevap verdi. Gerçekten de saç tipi çok kısaydı. Fakat ben yine de, 'Bul!' dedim. O da bana 'Tamam!' diye cevap verdi. Sonradan kendisinin bana kırıldığını düşündüm. Fakat bu çelik tarak hayatımızı kurtaracaktı.
İş teknolojisine göre önceden istasyonun idari bölümüne girip, tüm kapakları kapattık. Bu idari kısmında uçuş kıyafetlerimizi çıkarıp, astronot elbiselerimizi giydik. Önceden gemi mühendisi, sonra araştırmacı-kozmonot, en son da gemi kaptanı elbisesini giyer. Ondan sonra indirilecek gemideki yerlerimize sırayla geçip, teknolojik süreci, gemi ve istasyon geçirgensizliğini kontrol ederiz. Artık istasyona geri dönüş yok. Geri dönülmez bir süreç, yani ayrılma ve inme programı devreye girdi demektir. Bir şey unutmamak için kafamdakileri toparlamaya çalıştım. Gemi evraklarını alıp, gemiye döndüm. Kapağı kapattım. Artık indirilecek uzay aracından idari kısma bile geçiş yoktu. Ve bu anda telaşlı bir anons duydum: 'Kaptan, oksijen hortumunu bağlayamıyoruz.'
Baturin'in oksijen hortumu astronot elbisesine bağlanamıyormuş. Bu, iniş esnasında oksijensiz kalması demekti. İndirilecek cihazda, kurallara göre tükenmez kalemden başka hiçbir alet öngörülmemektedir. Hortum girişindeki bir diş yamulmuştu. Bir şey yapmak mümkün değildi. Program devreye girmiş, ayrılma zamanı gelmişti. Birden 'Tarak nerede? O çelikten ya!' dedim. Kendi kıyafetimi kontrol edip, tarağı öbür bölümde bıraktığımı hatırladım. Baturin ise 'Benim tarağım var!' dedi. Gemi evrakları arasından çıkardı. Hortumun dişini tarakla düzeltip takmayı başardım. Artık Baturin'e oksijen temin ediliyordu.
O hadiseyle birlikte aklıma, 'Baturin'e tarak hiç de gerekmiyordu. Fakat bu tarağı yanına alması için neden emir verdim? Neden?' sorusu geldi. Tarak olayında, ekibimiz semavi bir güç tarafından, eğitimimiz, hayatımızdaki başarılarımız ve rütbelerimize bakılmaksızın kurtarılmıştık, Allah'a şükrettik. Artık düşündüğüm şey: Astronotların arasında ateist bulunamaz. Uzay insanoğluna en ikna edici bir yer ve önemli manevî ders vermekte."
Viktoriya Voldemarovna ile 35 yıllık evli olan Talgat Musabayev'in biri kız, biri erkek olmak üzere iki çocuğu ve 4 torunu bulunuyor.
CİHAN