Ulrike Hummel / Çeviri: Çelik Akpınar
Almanya'nın Stuttgart kentinde düzenlenen bir seminerde medyanın İslam'a bakış açısı ele alındı. Seminerde medyanın ve toplumun bu konudaki sorumlulukları da hatırlatıldı.Namus cinayetleri, burka yasağı, terör tehlikesi… Alman medyasında Müslümanlara ilişkin ekseriyetle bu gibi olumsuz haber başlıkları yayımlandığı izlenimi çok sayıda Müslüman'da var. Almanya'nın Stuttgart kentinde düzenlenen bir seminerde uzmanlar işte bu konu, yani medyada İslam'ın ele alınışı, dine ilişkin yanıltıcı izlenimler ve artmakta olan İslam düşmanlığına nasıl karşı koyulabileceği üzerinde durdu.
Stuttgart'taki seminere medya bilimcileri, gazeteciler, Müslüman kuruluşların ve kiliselerin temsilcileri katıldı. Müslümanlar, dinlerinin Alman medyasında ekseriyetle olumsuz yansıtıldığı inancında. Bu, acaba bir azınlığın kolektif görüşü mü, yoksa durum gerçekten böyle mi? Medya bilimcisi Kai Hafız, "Bugünün medyası hem bir konuyu gündeme getiriyor, hem de çoğu kez insanları bu konuda düşünmeye itiyor. Gündeme getirmediği konuların ise üzerinde durulmuyor. Medya İslam'ı gündeme getirirken de konuya dar açıdan bakıyor. İslam çoğu kez olumsuz konularla birlikte gündeme getiriliyor. Gündem böyle yaratılınca kamudaki tartışmalarda da çarpıtılmış bir durum ortaya çıkıyor" şeklinde konuştu.
11 Eylül sonrası dönem
Uzmanlar, bu çarpıtılmış durum sonucunda Avrupa'da İslam düşmanlığının arttığından söz ediyor. Almanya'nın Baden-Württemberg Eyaleti'nin Türkiye kökenli Uyum Bakanı Bilkay Öney, İslam düşmanlığı ile etkin olarak mücadele edebilmek için medyada İslam'ın farklı yönleriyle derinlemesine ele alınması gerektiğini vurguluyor.
Öney, "Araştırma sonuçlarına göre İslam düşmanlığı özellikle 11 Eylül'den sonra iyice arttı. Toplumun birçok katmanında bu konunun nasıl ele alınması gerektiği yönünde kafa yorulması gerekir. İslam düşmanlığı, ya da İslam fobisi ile -ki bunun ön aşaması korkulardır- nasıl başa çıkılabileceği, İslam konusunda nasıl doğru bilgiler verilebileceği üzerinde durulmalıdır. Burada okullara, siyasete görev düşüyor, tabii toplumun da konuya farklı yönlerinden bakması gerekiyor. İşte medyanın burada büyük bir rolü ve özel bir sorumluluğu bulunuyor" diyor.
"Kullanıcıların ilgisine göre hareket ediliyor"
Medya eğitimcisi Sabine Schiffer, burada tüm sorumluluğun medyaya yüklenemeyeceğini, sonuçta medyanın, kullanıcıların ilgilendiği içerikleri aktarmakla yükümlü olduğuna işaret ediyor: "Bad News is good news… Kötü haberler iyi haberlerdir denilir gazetecilikte. Bunun gerçek payı var. Medyayı eleştiriyoruz ama, dikkat çekici haber vermeseler, günlük hayata ayak uydurmuş olanların sıradan öykülerini bizlere iletseler, izler miyiz bu haberleri? Yoksa daha çok sorun oluşturan durumlar mı bizi ilgilendirir? Medyayı kullanan bizlerin de sorumluluğu var bu noktada. Kanımca okul eğitiminde yapmamız gereken şeyler var; ancak ve ancak bu yoldan görüşlerin oluşma sürecinde daha fazla berraklık sağlamış oluruz."
Stuttgart'taki seminerde çeşitli konulara ilişkin çalışma grupları oluşturuldu, tartışıldı, yeni öneriler ortaya atıldı. Örneğin "İslamcı" kavramının kullanılması ve terörizmle ilintisinin kurulması hatalı bulundu. Bir seminer katılımcısı, bunun yerine fanatik terörizm kavramının kullanılmasını önerdi. Alman iç istihbarat örgütü Anayasayı Koruma Dairesi'nin gözetimi altında bulunan Alman kökenli radikal dinci vaiz Pierre Vogel örneğini gösteren bazı katılımcılar, bu tip fanatik insanları yok saymak yerine, bunlara karşı daha eleştirel tavır takınılmasını, medyanın bunlar hakkında daha derinlemesine haber hazırlamasını istedi.
DW