Cami, kilise ve havranın aynı sokakta yer aldığı ‘’Barış ve Hoşgörü Kenti’’ olarak adlandırılan Hatay’da, farklı dinlerin ibadet yerlerini yan yana ya da üst üste görmek mümkün. Samandağ ilçesine bağlı Yoğunoluk köyünde bulunan ve 1633-1646 yıllarında inşa edildiği tahmin edilen Ermeni Kilisesinin üzerinde ibadete açık bir cami bulunuyor.
Samandağ Kaymakamı Tahsin Kurtbeyoğlu, ilçenin denizi, mağaraları ve kiliseleriyle çok sayıda turizm potansiyelini bünyesinde barındırdığını söyledi.
Her yıl farklı dinlerden binlerce turistin ilçeye gelerek, tarihî mekânları ziyaret ettiğini ifade eden Kurtbeyoğlu, ‘’Yıllardır birçok medeniyete ev sahipliği yapan Hatay, ziyaretçilerini mistik atmosferi ile kendine hayran bırakıyor. Farklı dinlerin ve medeniyetlerin izlerini taşıyan bölge önemli bir turizm potansiyelini barındırıyor’’ dedi.
Samandağ da, M. S. 1. yüzyılda dağdan gelen suların yarattığı selleri önlemek amacıyla Roma İmparatoru Vespasianus ile Titus’un bin tutsağa 10 yılda yaptırdığı bilinen, 130 metre uzunluğunda, 7 metre yüksekliğindeki ‘Titus Tüneli’nin görülmesi gereken yer arasında olduğunu ifade eden Kurtbeyoğlu, şöyle devam etti: ‘’İçerisinde 3 kilise, bir vaftizhane, çok sayıda su sarnıcı bulunan St. Simon Manastırı, Roma İmparatorluğu döneminde yapılan ‘Kaya Mezarları’ yaklaşık 2 bin 300 yıllık tarihi ‘Musa Ağacı’ gibi birçok turizm zenginliğimiz var. Her yıl çok sayıda yerli ve yabancı turist bu güzellikleri görmek için ilçemize geliyor. Yoğunoluk köyünde bulunan Ermenilere ait kilise ile üzerine sonradan yapılan cami hoşgörü şehri Hatay’ın bir simgesi durumunda.’’
Kilisenin Ermeniler tarafından inşa edildiğini ve kullanıldığını belirten Kurtbeyoğlu, buranın Vakıflar Genel Müdürlüğü bünyesinde bulunduğunu kaydetti.
KİLİSEYE RESTORASYON İSTEĞİ
Tarihî binanın bugüne kadar hiç restore edilmediğini vurgulayan Kurtbeyoğlu, ancak Vakıflar Bölge Müdürlüğü’nün buranın bakımdan geçirilmesiyle ilgili bir planının bulunduğunu belirtti. Yoğunoluk Köyü Camii İmamı Mehmet Gülistan da, Ermenilerin köyü terk etmesinin ardından, taş kilisenin üzerine, mimariye zarar vermeden 1940’lı yıllarda betonarmeden cami yapıldığını söyledi. İki ibadet yerinin mimarisinin farklı olduğunu ve birbirine zarar vermediğini vurgulayan Gülistan, kilise ve caminin girişlerinin farklı yerlerden olduğunu kaydetti.
Gülistan, caminin şu an kullanımda, kilisenin ise ibadete kapalı olduğunu ifade etti. Köylerinde bulunan kiliseyi zaman zaman yerli ve yabancı turistlerin ziyaret ettiğini belirten Gülistan, ‘’Kiliseyi daha çok Ermeniler ziyaret ediyor. Buraya gelen turistler, altta kilise, üstte camiyi görünce şaşırıyor. İki farklı dinin ibadet yerlerinin bu şekilde üst üste yer alması hoşlarına gidiyor. Ancak kilise çok bakımsız, bir an önce restore edilmesi gerekiyor’’ diye konuştu. Kilisenin restore edilmesiyle köye daha çok turist geleceğini ifade eden Gülistan, farklılıkların bir kültür zenginliği olduğunu ve bunun en iyi şekilde değerlendirilmesi gerektiğini kaydetti.
Yeni Asya