Memleketimizdeki güzide partilerden birinin lideri... İsmi lâzım değil... Baş harfi, Baykal'ın B'si... Suç işleyen askerler için sivil yargı yolunu açan kanuna itiraz ediyor.
İsmi lâzım değilli bir giriş, biraz Bekirvâri oldu, kabul.
Ama bu sıcak havada daha soğuk espri bulmak da kolay değil.
Takdirlerinize arzedeyim, siz de bunu kabul edin.
***
Demokratlık açılımı "saat hesabıyla" tutulabilen ve kısa süre sonra son bulan aslan liderimizin diğer açılımları da benzer şekilde bitmişti.
Açılım dedikleri, açıldıktan sonra sabit kalan bir şey değil.
Hemen ardından 'kapanım' geliyor. Bir bakıma mecburen...
***
Tabanı var, kadrosu var, geleneği var.
Hepsinin oluşturduğu yoğun baskı var.
Beri yanda basın, öte yanda oligarşi...
Dinozor kalemşörler, mamut kılıklı bir takım gericiler...
Hiç kimse gelip iki lakırdı etmese, tek satır yazılmasa bile, işin psikolojik boyutu var.
Bakışlar bile yeter.
***
İşbu sebeplerden, saygın liderimizin açılımları hep anlıktır.
Kelebeğin ömründen kısa olur her bir açılım.
Cezaevindeki mahkûmlara bayramdan bayrama tanınan "açık görüş" hakkını andırır.
Sevdiklerinle sarılır, kucaklaşır, sohbet eder, hasret giderirsin, gözyaşını silersin. Sonra biter. Ta ki bir dahaki bayrama kadar beklemek gerekir mecburen.
***
Kadro, taban, gelenek, psikolojik baskı vs derken, kafadan sallamıyoruz.
Elle tutulur, gözle görülür, kulakla duyulur örnekleri bol miktarda. Altıncı hisse ne hacet!
İsmi hiç unutulmaması gereken yazarlardan Rauf Tamer, dün bu örneklerden birini anlattı.
Bir CHP'li dostuyla sohbet ettikleri sırada ezan okunmuş.
Arkadaşı ayak ayak üstüne otururken, ayağını hemen indirmiş.
Rauf Ağabey, "Değişmişsin" deyince, öteki itiraz etmiş: "Yoo, ben hep böyleydim."
Sonra da eklemiş: "Ama bunu kalabalıkta yapmam."
Tam orada ustamız gereken cevabı yapıştırmış: "Aferin, hiç değişmemişsin."
***
Şimdi, oturup düşünelim... Ben hep böyleydim diyen adam, yalnız başınayken yahut yakın arkadaşlarıyla otururken ezan okunduğunda saygı göstermek için ayağını indiriyor, fakat kalabalık içinde öyle bir saygı göstermeyi zaaf olarak algılıyor.
O nasıl bir zihniyettir? Böyle bir yapıdan ne beklenir?
Aman ezana saygı gösterme! Sakın! Cıs!
Kalabalık içindeyken göstermediğin saygı, yalnızken gösterdiğin saygıyı götürdü muhtemelen, yediğin içtiğin yanına kâr kaldı! Afiyet olsun.
***
Günlerdir tartışılan kanun, yalnızca suç işleyen askerlerin yargılanmasıyla ilgili. Adam cunta kurup darbe yapmaya kalkarsa yargılansın niyetiyle hazırlanıp görüşülmüş, kabul edilmiş ve Çankaya'ya gönderilmiş.
Kanuna itiraz edenlerin haline bakanlar da sanacak ki önüne gelen her subayı tutup götürecekler, yargılayıp hapse tıkacaklar!
"Ezana bazen saygılı" olarak tanımlanabilecek o arkadaşlar, bu kafayla askere şirinlik yapmaya kalkarken, o tavrın askere de zarar verdiğini göremeyecek durumdalar maalesef.
Yeni Şafak