Müslüman kültürde “amel defteri” denildiğinde genellikle belirli vakitlere tahsis edilmiş olan formel ibadetlerin kaydedildiği, yazıldığı bir tür defter anlaşılır.
Bu anlayış doğru mudur, ya da “amel defteri” kavramını nasıl anlayabiliriz? Bu soruya cevap ararken en başta 'amel' kavramını anlamamız gerekiyor. Bu konuda asıl mesele 'amel' kavramının anlaşılmasında ortaya çıkıyor. Eğer biz 'amel'i yalnızca belirli vakitlerde yapılan birtakım formel ibadetler olarak anlarsak 'amel' kavramının içeriğini çok kısıtlamış ve haliyle de yanlış anlamış oluruz. Dolayısıyla da Kur’an’da imanın gereği olması özelliğiyle sürekli olarak ısrarla vurgulanan “amel-i sâlih” kavramını da yanlış anlamaktan kurtulamayız.
'Amel' kavramının doğru anlaşılabilmesi için Kur'an'ın “amel-i sâlih” kavramının Kur’an’ın temel maksatları çerçevesinde yorumlanması gerekiyor. İnsana, hayatı bütün boyutlarıyla Yaratıcıya bağlayarak yaşamanın rehberliğini yapan Kur’an’ın kavramları ancak bu rehberlik ekseninde anlaşılabilir. Hayatın bütününü kuşatmayan, belirli vakitlere tahsis edilmiş bir amel anlayışı, Kur’an’ın temel işlevi ile çelişir. Çünkü Kur’an, hayatın bütününü Yaratıcıya bağlayarak yaşamanın rehberliğini yapar.
Bu öncüller ile Kur’an’ın “amel-i sâlih” kavramına dikkat ettiğimizde buradaki 'amel'in belirli vakitlere tahsis edilen formel ibadetlerden ibaret olmadığını anlıyoruz. Yani Kur’an’ın maksatları çerçevesinde 'amel' demek, insanın kâinat kitabından çıkardığı, farkında olduğu manalara göre takındığı 'tavır' demektir. Yani 'amel' demek, insanın hayatıyla ifade ettiği manalar demektir. Ulaşmış olduğumuz bu sonuçlara göre “amel defteri” kavramını şöylece yorumlayabiliriz:
"Amel defteri", irade kalemiyle hayat sayfasına yazılan manaları ifade eder. Yani insanın hayatında uygulamaya koyduğu şeydir "amel defteri". İnsan, hayatıyla neyi uygulamaya koyuyor, hangi manayı pratik ediyorsa ona "amel defteri" deniliyor. Yani insanın hayatında imanın gereği mi uygulanıyor yoksa gafletin veya inançsızlığın mı? İşte, insanın hayatında uygulamaya konulan, pratik edilen şey; o insanın "amel defteri"dir.
Yani 'amel' denildiğinde belirli vakitlerde belirli şekillerde yapılan fizikî bir eylemi değil, hayata 'uygulanan' manayı anlayacağım. 'Amel' denildiğinde aklıma hayattaki 'uygulama', hayatta 'pratik' edilen şeyler gelecek. 'Amel' denildiğinde kişinin dünya görüşünün, itikadının hayatına yansıması, hayatı ile görünür olmasını anlayacağım. Yani 'insanın ameli', hayatıyla görünür kıldığı şeylerdir.
“Amel-i sâlih” kavramının birinci kısmını bu şekilde anladıktan sonra şimdi ikinci kısmı ile birlikte kavramın bütününün ifade ettiği manayı anlamaya çalışalım. 'Sâlih' kelimesi, 'sulh' (barış) kökünden türemiş. Yani 'sâlih', barışık olan anlamına geliyor.
Öyle ise “amel-i sâlih” kavramı, insanın kendisiyle barışık olduğu, yani insanın kendisiyle çelişmediği bir hayatı ifade eder. İnsanın ebediyeti arzulayan duygularıyla çelişmeyen bir hayat pratiği “amel-i sâlih” vasfını kazanır. Yani ebediyete bağlanan bir hayat, insanı kendisiyle çeliştirmez. Böylece ebediyete bağlanan bir hayat, “amel-i sâlih” olur.
Özetle "amel-i sâlih" kavramını; imanın yaşanması, hayata uygulanması, pratik edilmesi olarak anlayabiliriz.