Londra merkezli Arapça yayın yapan El-Hivar televizyonunun Genel Yayın Yönetmeni ve sunucusu, Filistin asıllı İngiliz akademisyen ve aktivist Azzam Tamimi, AA muhabirine, Nekbe'nin (Büyük Felaket) tanıklarından olan ailesinin yaşadıklarını, Filistinlilerin yurtlarından atılma sürecini ve 7 Ekim'den bu yana devam eden İsrail-Filistin çatışmasını değerlendirdi.
ANNEM, AİLESİ VE KARDEŞLERİYLE BİRLİKTE EVLERİNDEN SÜRÜLMÜŞ
Tamimi, 1955'te Filistin'in El Halil kentinde doğduğunu belirterek, "İsrail 1948'de kurulduğunda annem, ailesi ve kardeşleriyle birlikte Birüssebi'deki (Beerşeba) evlerinden sürülmüş ve El Halil'e, babamın doğduğu kente gitmişler. Annem ve babam orada tanışmış ve daha sonra evlenmiş. Yani ben de Nekbe'nin sonuçlarından biriyim." diye konuştu.
İsrail'in 1948'de bağımsızlığını ilan etmesiyle Filistinlilerin yurtlarından çıkarılması sürecinin Nekbe olarak adlandırıldığını kaydeden Tamimi, "Çoğu Filistinli, İsrail'in Filistin'in herhangi bir parçasında var olma hakkını tanımıyor." ifadesini kullandı.
Tamimi, sadece 8 yaşına kadar Filistin'de yaşayabildiğini aktararak, "Nekbe, tarihimizin bir parçası. Ailemin, bize anlattıklarına ve bu deneyimleri yazan insanların anılarından okuduklarımıza göre yaşananlar gerçek bir felaketti. Ben, kardeşlerim ve sanırım benim kuşağımdaki tüm Filistinliler, bir gün halkımıza yapılan yanlışların düzeltileceğini ve evimize döneceğimizi umarak büyüdük." diye konuştu.
FİLİSTİN'DE NEKBE'YE GİDEN SÜREÇ
Birinci Dünya Savaşı'nın ardından kurulan Milletler Cemiyeti'nin, 1922'de İngiltere'ye Filistin üzerinde manda yetkisi verdiğini anımsatan Tamimi, "İngilizler, lehlerine olan bazı Osmanlı dönemine ait kanunları da kullanarak, yerli nüfusa karşı Yahudi göçmenleri kayırdı, onlara toprak verdi ve Filistinlilere verilmeyen ayrıcalıklara sahip olmalarını sağladı. Dolayısıyla İngiliz mandası, siyonist hareketin kendini kabul ettirmesi ve birçok kurumunu Avrupa'dan Filistin'e taşıması için bir fırsattı." görüşünü paylaştı.
Tamimi, özellikle Almanya'da Nazi Partisi'nin hızlı yükselişiyle Filistin'e Yahudi göçünün arttığına vurgu yaparak, "Birdenbire vatanınız elinizden alınıyor ve insanlar dışarıdan, çok uzaklardan gelip kendilerine karşı başka biri tarafından işlenen dehşetin kurbanları olduklarını iddia ediyor ve sizin bununla hiçbir ilginiz yok. Sonra bu insanların kendi devleti olsun diye siz vatanınızdan oluyorsunuz." dedi.
Filistin'in biri Yahudi, diğeri Arap olmak üzere iki devlete bölünmesini öngören ve 29 Kasım 1947'de kabul edilen Birleşmiş Milletler taksim planının, Filistinlilerin yurtlarından sürülme sürecini hızlandırdığına işaret eden Tamimi, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Filistinliler için bu imkansız bir teklifti çünkü benden kendi evimi, kendi bahçemi Avrupa'dan yeni gelmiş biriyle paylaşmamı istiyorsunuz. Hiç mantıklı değildi. Elbette çok sonraları pek çok kişi Filistinlileri suçladı ve onlara 'Bölünmüş toprakları kabul etseydiniz, kendi devletinize sahip olurdunuz.' dedi. Ancak bu doğru değil, çünkü siyonistler Filistin'in tamamını işgal etmeye niyetliydi ancak bunu aşamalı olarak gerçekleştireceklerdi."
"AİLEMİN FİLİSTİN'DEKİ EVLERİNİN ANAHTARLARI HER ZAMAN DUVARDA ASILI DURURDU"
Tamimi, İsrail'in 14 Mayıs 1948'de bağımsızlığını ilan etmesiyle Filistin köylerindeki etnik temizliğin yoğunlaştığına dikkati çekerek, şunları aktardı:
"Birüssebi'den sürülen anneannem ve dedeme, 'Sorun yok, gidebilirsiniz, güvenli bir sığınak bulun, her şeyi içeride bırakın, sadece kapıyı kilitleyin ve anahtarları alın, birkaç hafta içinde sorunu çözeceğiz o zaman geri gelebilirsiniz.' dediler. Onlar da söyleneni yaptı. Kapıyı kilitlediler, anahtarları sakladılar ve El Halil'e gittiler ama bir daha asla geri dönemediler. Çocukken o anahtarları görürdük. Ailemin Filistin'deki evlerinin anahtarları her zaman duvarda asılı dururdu."
Filistinli Arapların vatanlarını korumak için büyük mücadele verdiğini vurgulayan Tamimi, "Babam, Filistin'de siyonist devletin kurulmasını engellemek için 1948'deki savaşta amcamla birlikte savaştı ve amcam şehit oldu." diye konuştu.
Tamimi, Filistinlilerin 1948'den bu yana direnişi hiç bırakmadığının altını çizerek, "Yahudi göçmenler Avrupa'dan gelmeye ve Filistin'i işgal etmeye başladığından beri Filistinliler mücadelelerine hiç ara vermedi. Çocuklarımıza ve torunlarımıza Filistin'de hakları olduğunu ve mücadeleye devam etmeleri gerektiğini öğretiyoruz." ifadesini kullandı.
"ABD'NİN VİETNAM YENİLGİSİNDEN, FRANSA'NIN CEZAYİR YENİLGİSİNDEN DERS ALMIYORLAR"
İsrail'in Gazze'de 7 Ekim'den bu yana sivilleri hedef almasına rağmen uluslararası toplumdaki sessizliğe değinen Tamimi, "Sözde uluslararası toplumun, yani bugün ABD'nin başını çektiği dünyadaki emperyalist güçlerin tutumu bana Güney Afrika'da apartheid olarak da adlandırılan beyaz ırkçı azınlık rejiminin, çoğunluktaki siyahları köleleştirip onları temel haklarından mahrum bıraktığı dönemdeki tutumlarını hatırlatıyor." değerlendirmesinde bulundu
Tamimi, siyonistlerin ve Batılı devletlerin tarihten ders çıkarmadığına işaret ederek, şunları aktardı:
"O kadar kibirliler ki gözleri kör olmuş. Tarihten ders çıkarmak istemiyorlar. ABD'nin Vietnam yenilgisinden, Fransa'nın Cezayir yenilgisinden ya da Güney Afrika'da ırkçılığın yenilgisinden ders almak istemiyorlar. Aynı şey Filistin'de de olacak. Siyonizm eninde sonunda yenilgiye uğrayacak. Batılı hükümetler yaptıklarından ve yapacaklarından pişman olacak."
Bugün Gazze'deki mücadelenin tarihte bir kırılma noktası olacağı görüşünü paylaşan Tamimi, sözlerini şöyle noktaladı:
"Bugün yaşananlar, durdurulamaz şekilde devam eden bir mücadelenin parçası ve sanırım bugün bu mücadelede yeni bir sayfa açıldığını görüyoruz. Bu mesele sadece Filistinlilerin meselesi değil. Bence Gazze'de yaşananlar ABD'deki Yahudiler de dahil olmak üzere küresel bir ayaklanmaya neden oluyor. Diasporada siyonizme karşı çıkan, siyonizmi reddeden ve Filistinlilerin yanında yer alan Yahudilerin sayısının giderek artığını duyuyor ve görüyoruz. Filistin'deki durumun değişmesine yardımcı olacak şey de bu."
aa