An be an

Sabri ALTUN

"Gelmesi muhakkak olan bir şey yakındır."
Ölüm de gelecek.
Yaşlılıkta…
Ama biz insanlar çok garip mahlûklarızdır.
Bazen "zaman ne çabuk geçti" deriz.
Bazen hayıflanarak "geçmiyor be geçmiyor be" diye yakınırız.
Bazen canhıraş bir feryat duyulur ruhlarımızda.
Bazen etrafa gülücük dağıtır, bazen kahkaha fırlatırız…
Yani anlayacağınız:
"Ben" ve "ben" ya da "sen" ve "sen" biraz genişletirsek; "biz" ve biz" her zaman çarpışır dururuz
***
Her anın bir başka kişiliği olduğunu hiç düşündünüz mü?
Bir günde kaç tane "an" kaç tane "kişilik" yaşarız…
Her bir anın oluşturduğu kişiliğimizin açılımını yapmaya çalışırsak;
Her kişilik bir bilime açılan denklemdir.
Sınırsız açılımlar sınırsız ilimler söz konusudur. .
Galiba Descart, bu noktaları hissetmiş ki; onu "kesin bilgi" arayışına itmiştir.
Bir sistem ki hiçbir deneye dayanmadan kartezyen bir bakışla sırf "akıl"dan dan yola çıkarak, "her şeyi", yani hem fizikî realiteler dünyasının hem de metafizik dünyanın bilgisini elde etme imkânına sahip olmak.
Ama keşke her şeyden önce kuantum tabiriyle;"TANRISAL BAKIŞ" tekniğini kavrasaydı.
Bu tabirin Müslümanlaştırılmış şekli şudur: Allah’ın gözüyle kâinatı okuyabilmek.
Yani deneysiz  "kesin bilgi"yi elde etmek, sınırsız bir boyutta kâinata bakabilme ferasetine sahip olmak.
Şimdi bir varsayım düşünelim.
"Ben"im her çeşit şeklimle "sen"in her çeşit şeklini ya da "sizin" her çeşit şeklinizi bir tasnife tabi tutarsak, oluşacak iki zıt ordudan hangi ordu daha kuvvetlidir.
Ve "olması muhakkak" olan bir savaşta hangisi kazanır.
Bu sebepledir ki, Resulullah (asm) her an "iman tazelenmesini" emreder.
***
Nursuz iklimleri biliyor musunuz?
İlahi sayhadan uzak, Muhammedi ışıktan nasibini almayan iklimleri…
Muhammed ki  muhabbetin ürünüdür.
"Levlake levlake"den süzülmüştür.
İşte böylesi iklimlerden uzak oluşan "ben"lerle sürdürülen bir yaşam
Ve "gelmesi muhakkak olan " bir son…
Bu sondan kaçış ise, madde-i maneviye denilen imandan geçer.
Belki bize "soyut" geliyor. Hâlbuki Hz. İbrahim’i ateşte yakmayan etken bunun en büyük ispatı değil mi?
"Cehennem ateşinin tesirini men edecek iman gibi bir madde-i mâneviye, İslamiyet gibi bir zırh olduğu misillu (gibi);
Dünyevî ateşinin dahi tesirini men edecek bir madde-i maddiye vardır..(Sözler)"
"Ben"im her çeşit şeklimle girişeceğim bir beyin fırtınasında aklıma neler neler gelmez ki…
***
Uhrevi hayatın düşünce platformunda hayali, âleme değer nice değerlere boyun eğilmesi muteberiyetinin, madde-i maneviye himayesinden, madde-i maddiye çizgisine kadarki hattı müstakimden, bedensel arzulara kadar süren geniş bir yelpazenin asla durağan olmayan sınırsız düşünceler zinciri,  alay-i illiyeden esfeli safiline kadar mertebeler boyu beni dolaştırır durur.
Evet,  "ben" ve ben"lerin çarpışması sürüp giderken maddi dünyanın halı hazır kargaşasından bigane kalmak mümkün mü?
Hani hadiste vardır ki ahir zamanda akşam Müslüman olarak yatan birisi sabah kalktığında alnında "haza kafir yazılı"
Subhanallahh!!!
Allah'ın kudretini sorgulamak, Resulü gücendirmek, Kur'an'ı incitmek...
Burada "olması muhakkak" olan kâinatın hiddeti değil mi sizce?
"Ben neden buradayım" ve "Ben kimim"?
Beni bende demen… Ben bende değilim
Bir ben vardır bende benden içeru. (Yunus emre)"
ve Sokrates:
"Sorgulanmayan hayat yaşanmaya değmez"

veliahi@gmail.com

İlk yorum yazan siz olun
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.