Haber Yorum: Hüseyin Gozan
RİSALE HABER - ÖZEL
Türkiye’nin Ekim 2005’te imzaladığı, ancak Türkçe dışında ana dillerin kullanımına yol açacağı endişesiyle parlamentosu tarafından onaylanmayan 2 Kasım 2001 tarihli “Kültürel İfadelerin Çeşitliliğinin Korunması ve Geliştirilmesine ilişkin UNESCO Sözleşmesi”.
UNESCO’nun 2 Kasım 2001 tarihli toplantısında medeni ve siyasi haklar ile ekonomik, sosyal ve kültürel haklara, adalet, özgürlük ve barış adına insanlığın kültür ve eğitiminin yaygınlaştırılmasının insan onuru için vazgeçilmez olduğuna, kültürün, toplum veya bir sosyal gruba özgü manevi, maddi, entelektüel ve duygusal özelliklerin tümü olarak kabul edilmesine; sanat ve edebiyatın yanı sıra yaşam biçimi ve değerler sistemi, gelenekler ve inançları da kuşattığına, kültürel çeşitliliğe saygı, hoşgörü, diyalog ve işbirliğinin uluslar arası düzeyde barış ve güvenliğin en iyi garantisi olduğuna, hızla gelişen bilgi ve iletişim teknolojilerinin kültürler ve medeniyetler arası diyaloglar için yenilenen koşullar yarattığına atıfta bulunularak “Kültürel İfadelerin Çeşitliliğinin Korunması ve Geliştirilmesine ilişkin Sözleşmesi kabul edilmiştir.
“Kimlik Çeşitlilik ve Çoğulculuk”, “Kültürel Çeşitlilik ve İnsan Hakları”, “Kültürel Çeşitlilik ve Yaratıcılık” ile “Kültürel Çeşitlilik ve Uluslararası Dayanışma” başlıkları altında ele alınan sözleşme aşağıdaki konulara odaklanıyor:
Kültür, zaman ve mekân içerisinde çeşitli biçimler aldığı, bu çeşitliliğin insanlığı oluşturan grupların ve toplumların kimliklerinin özgünlüğünde ve çoğulluğunda yansıma bulduğu, giderek çeşitlilik arz eden toplumlarda; çoğul, çeşitli ve dinamik kültürel kimliklerinin yanı sıra birlikte yaşamak için de istekli olan insanlar ve gruplar arasında uyumlu bir etkileşimin sağlaması gerektiği, kültürel çeşitliliğin sadece ekonomik kalkınma amaçlı değil, daha tatmin edici bir entelektüel, duygusal, ahlaki ve ruhsal varlık elde etmeye yönelik olduğu, kültürel çeşitliliğin korumasının, insan onuruna saygı duymaya bağlı etik bir zorunluluk olduğu, kültürel hakların, evrensel, bölünmez ve birbirine bağlı olan insan haklarının ayrılmaz bir parçası olarak tanınması gerektiği, bu nedenle, tüm kişilerin kendilerini seçtikleri bir dilde, özellikle de kendi ana dillerinde ifade etmek ve çalışmalarını kendi seçtikleri dilleriyle oluşturup yayma hakkına sahip olmasına, tüm kültürlerin kendilerini ifade edebilmesine ve kendilerini bilinir kılabilmelerine, ifade özgürlüğü, medya çoğulculuğu, çok dillilik, sanata, bilimsel ve teknolojik bilgiye erişimin kültürel çeşitliliğin garantileri haline dönüştürülmesine, kültürel mirasın korunmasının kültürler arasında gerçek bir diyalog zemininin sağlanmasına, kültürel ürün arzının çeşitliliğine, yazar ve sanatçıların haklarının tanınmasına ve de sadece mal ya da tüketim malı olarak görülmemesi gereken; kimliğin, değerlerin ve anlamın taşıyıcısı olan kültürel ürün ve hizmetlere özel bir dikkat gösterilmesine, kültürel mal ve hizmetlerinin kültürel endüstriler yoluyla üretim ve yayılımını sağlayan koşulları oluşturulmasına, etkin ve rekabetçi kültür endüstrileri kurabilmeleri için uluslar arası işbirliği ve dayanışmanın güçlendirilmesine, özel sektör ve sivil toplumla ortaklık içindeki bir kamu politikasının işbirliğine dikkat çekilmektedir.