'Anadolu Altın Beşik' projesi

Dede ve ninelerimizin uyuduğu beşikler, “Anadolu Altın Beşik” projesiyle umut olacak


Anadolu’nun kayıp beşikleri Güneydoğulu kadınlar için yeniden doğuyor.

Kimisinde Fatih Sultan Mehmet, Kanuni Sultan Süleymanlar uyudu, kimisinde Anadolu’nun bozkırında bir köylü, kimisinde de dağların eteğinde kurulmuş bir çadırda yaşayan yörük çocuğu…

Bazılarında som altın, bazılarında keçi kılı kullanıldı. Topkapı sarayında ya da ücra bir Anadolu köyünde olması, hayata gözlerini açan bebeğe annesinin sevgisini ne azalttı ne de artırdı. Anne sevgisi Türk kültüründe beşiklerle özdeşmiş, en duygusal miras olarak kaldı. Kültürümüzün baş tacı beşikler, içinde büyüyen dedelerimizden, ninelerimizden sonra hızla değişti. Ta ki bir el onları yeniden hayata döndürünceye kadar… ‘Altın Beşik’ projesiyle Anadolu’nun beşikleri Güneydoğu’daki kadınlarımızı güçlendirmek için yeniden doğuyor.

Ceviz ağacından yapılmış, sedef kakmalarla süslenmiş, ipek yorgan ve döşeklerle donatılmış beşikler neredeyse kalmadı. Lüks mekanlarda dekor olarak kullanılan ya da antikacılarda sergilenen kültürel değerimiz beşikler, “Anadolu Altın Beşik” projesiyle yeniden doğuyor. Türkiye’nin dört bir yanını gezerek kaybolan beşiklerin peşine düşen Nuray Güllü, 14 beşiğe ulaştı. İzmir’den Trabzon’a, Gazi Antep’ten Kastamonu’ya kadar her yöreyi tek tek gezen Güllü, zengin bir kültürel birikimi de gün ışığına çıkardı. Türk Kadınını Tanıtma ve Güçlendirme Vakfı’nda Proje sorumlusu olarak görev alan ve aynı zamanda Güllü colleksion adlı markasıyla ev tekstili tasarımı yapan Nuray Güllü, beşikleri anneler gününde Al Jamar’da düzenlenen iş dünyasının ve sanat camiasının katılacağı gecede 1500 ile 5000 TL arasında satacak.

Gelirin tamamı Güneydoğu’da yapımı süren sağlık ocağı, okullar ve kadınları güçlendirmek için harcanacak. Projeyle anne ve çocuk arasındaki bağa vurgu yapmak istediğini belirten Güllü, “Bizdeki sarsılmaz denilen aile kültürü yok olmaya başladı. Eskiden kızlar evlenirken, erkek çocuk askere giderken ya da çocuk beşikten ayrılıp sünnet olurken kına yakılırdı. Bunların hepsi anneden ayrılmayı simgeliyor. Bugün ise bu adetler yerini bekarlığa veda partilerine bıraktı. Beşikten mezara kadar süren anne ve aile sevgisi ihmal edilmeye başlandı. Bu yozlaşmaya dur demek için aile kültürümüzün temelindeki beşiği ve kültürel değerlerimizi yeniden yeşertmeye karar verdik” diye konuşuyor.

Torunumun beşiğini, proje için kullandım

Türk Kadınını Tanıtma ve Güçlendirme Vakfı Semra Özal’ın başkanlığında, adından da anlaşıldığı gibi, kadınlara dönük faaliyetler yapan bir Sivil Toplum Kuruluşu. Vakfın üyelerinin tamamı kadınlardan oluşuyor. Nuray Güllü, aynı zamanda meşhur baklavacı Karaköy Güllüoğlu’nun sahibi Nadir Güllü’nün eşi. Vakıfta da Projeler Koordinatörlüğü görevini yürütüyor. Beşikleri yeniden gündeme getirme fikri çok sayıda başarılı projeye imza atan Nur Onur’dan gelmiş. Onur “Unutmayalım ki; beşik ana kucağından sonraki kucaktır ve hayata bir başlangıçtır. Yüzyıllar boyu güzel yurdumuzun her köşesinde anneler yavrularını Anadolu’nun bu eşsiz kültürel mirasının bir yansıması olan beşiklerde sallayıp ninnileriyle büyüttü. Belki de bu ilk gelgitlerle hayatın ritmine alıştırdı. Böylece her bir beşiğin misafiri yarınları kurdu” dedi.

Güllü, projeyi Semra Özal’a götürdüklerinde Semra Hanım projeyi hemen kabul etmiş. Bu sebeple 2 ayda beşiklerin imalatını tamamladıklarını anlatan Nuray Güllü, “Kumaşlarının bir kısmını kendim diktim. Mesela kendi torunuma yaptığım beşiği bozarak bu proje için kullandım. İç tekstil ve beşiklerin üretimi ise bir yılda tamamlandı. Beşikler için 28 ayrı atölyede üretim yapıldı. Tasarımdan tekstil ürününe kadar orjinaline sadık kaldık. Beşikler bittikten sonra yöre yaşlılarının onayı alındı. Küçük bir detay için Sabahın erken saatinde kalkıp Antep’e Trabzon’a gidip geldiğim çok oldu. Örneğin Trabzon beşiğini yaşlı bir amcaya rica minnet yaptırdık. Üzerindeki örtüyü 80 yaşında artık gözlerim eskisi gibi görmüyor diyen bir teyzeye minnet rica bir dokuttuk” diye anlattı.

Bebek için en güzel koku ter ve baharat kokusuydu

Proje sırasında ilginç hikayelere de rastladıklarını anlatan Güllü, hemen her beşikte toy otundan yapılma kolyenin bebeğin baş ucuna asılmasının nedenini ‘Anne kokusu vermesi’ olarak açıklıyor. Çocuğun en huzurlu uyuduğu yer anne kucağı olduğu için bebekler anneleri tarlaya gittiğinde toy otu kokusu sayesinde annesi yanında sanıp mışıl mışıl uyurmuş. Aynı şekilde askere giderken anneler çocuklarına bu kolyeyi verirmiş. Eskiden askerlik 2 yıl olması ve şimdiki gibi ulaşım imkanları olmadığı için askerler annelerini özlediklerinde kolyeyi koklar özlem giderirmiş. Kolyeyi kokladığınızda hafif bir ter, yeşil ot ve baharat kokusu hissediliyor. Tarımla hayvancılıkla geçimini sağlayan anneler çalışırken terlermiş. Yemekte de Türk kültürüne has baharatlar bolca kullanıldığı için anne bebeğini bağrına bastığında ter ve baharat kokusu bir karışım kokusu gelirmiş. Nuray Güllü, “Bebek için dünyanın en güzel kokusu buymuş.

Beşiğimizi dünyaya tanıtacağız

Nazar boncuğunun tüm beşiklerde kullanıldığına değinen Güllü, “Nazar boncuğunun bugünkü şeklinden çok farklı rengarenk kullanım şekilleri de var. Bebek uyurken karanlık bir ortam oluşması ve gece sanarak uykusunu bölmesin diye koyu tonlardan üretilmiş tülbentler örtülmüş. Etrafında süsleme olarak da annenim ruh halini bebeğe duyduğu sevgiyi anlatan çiçek ve desenler var” ifadelerini kullanıyor. Bu projeden sonra da çalışmalarını devam ettireceğini aktaran Güllü şöyle konuşuyor:

“Anadolu beşiğini dünyaya tanıtacağız. Yurt dışında tanıtımlar yapacağız. Ayrıca Türkiye’deki Turizlik otellere gelenlere kendi kültürümüzü tanıtmak adına otellerin özel odalarına, lobilerine ve bahçelerine ailelerin bebeklerini uyutacağı beşikler koymayı planlıyoruz. Bu projemizi Kültür ve Turizm Bakanlığı’na sunacağız eğer projemizi desteklerlerse beşiklerin sayısını 14’ten 70-80’e kadar çıkarmayı planlıyoruz. Tarihimizdeki tüm beşikleri tekrar hayata döndürmek istiyoruz.”

Altın Beşikte boğularak öldürülen şehzadeler

Güllünün verdiği bilgiye göre her beşik için anlatılan çok sayıda hatıra var. Bunlardan en ilginci ise Kanuni Sultan Süleyman zamanında şehzadeler için yaptırılan ve projeye de adını veren ‘Altın Beşik’. O dönemin zenginliğini yansıtan beşiğin orijinali Topkapı sarayında sergileniyor. Nuray Güllü bir tek bu beşikte orijinal malzeme kullanmamış. Çünkü beşik som altından, 1500 tane yakut ve zümrüt ile süslenmiş. Yorganında 25 bine yakın inci kullanılmış. Her şehzade için yapılan bu beşik 40 günlük beşik alayı ile önce padişaha sonra da halka gösterilirmiş. Bu şenliklerde halk yer içermiş. Ama acı bir tarafı da var. Saltanat tek bir kişiye ait olacağı için birçok şehzade bu beşikte devletin ve milletin huzuru, taht kavgalarını önlemek için boğularak öldürülmüş.

Dağ başında klimalı beşik

Yörük beşiğinde ise Altın beşiğin aksine doğallık ve arazi şartlarına uyum dikkati çekiyor. Aksesuar olarak zümrüt ya da som altın yerine heybe, çarık, kuşak, keçi kılından örtü ve sık dokunmuş kilim kullanılmış. Çadır içinde tavana asılan bu beşik yağmur, kar ve rüzgara karşı klima etkisi gösteriyor. Diğer beşiklere göre daha derin yapılarak bebeğin aşağı düşmesi engellenmiş. Zehirli böceklerin girmesini engellemek için sık dokunan kilimler tercih edilmiş.

Beşiğin de atası var

Ata Beşik adı verilen bu beşik Oğuz Türkleri, Selçuklu ve Osmanlılar zamanında kullanılmış. Çok derin olmadığı için bebek bağlanarak yatırılıyor. Türk kültüründeki beşiklerin esin kaynağı olması nedeniyle önem taşıyor. İpekten çok özel bir teknikle hazırlanmış tekstil ürünü kullanılmış.

Savaşçı bebekler için Tombalak beşiği

Tombalak, savaşı anlatan, savaş malzemelerinden üretilen bir beşik. Bu beşik satış amacı taşımadığı gibi sadece etkinlikte gösteri amaçlı sergilenecek. Alt kısmında Attilanın kullandığı baltalar, gövdesinde ise ok ve mızraklar var. Beşiğin yatak kısmı kalkandan üretilmiş. Etrafında ise süs olsun diye küçük top gülleleri var.
TimeTurk

Edebiyat Haberleri