Köylerde yaşayanların toplam nüfus içindeki oranı eskiden yüzde 70, şehirlerde yaşayanlar yüzde 30 iken iki binli yıllar olarak şimdilerde bu oran tam tersi durumdur. Şehirde yaşayanların oranı yüzde seksenlere yaklaştığını resmi istatistiklerden öğreniyoruz.
Şehirlere göç nedeniyle köylerin boşaldığı, - güvenlik mülahazasıyla doksanlı yıllarda doğu ve güneydoğuda zorla boşaltıldığı- bir dönemi geride kaldı.
Arabesk müziğin efsane ismi Ferdi Tayfur’un “Haydi gel köyümüze dönelim” adlı şarkısı sanki bir şekilde karşılık buluyor gibi.
Anadolu insanı kimi yurt dışına, kimileri yurt içinde bavulunu eline yatağını omzuna alıp “ne iş olursa yaparım abi” diyerek büyük şehirlere göçtü. Çok çetin şartlarda, alt yapısı olmayan gecekondularda yıllarını geçirdi. Biri göçüp bir iş bulunca ardından kardeşi, dostu, komşusunu peşine taktı götürdü. Büyük şehirlerde Anadolu’nun her bir ilinden semtler mahalleler oluştu. Adına varoş dedik. Şimdilerde kentsel dönüşümle modern siteler haline dönüyor. Çocuklar büyüdüler, tahsil yaptılar, kimileri bulduğu işlerde çalıştı, kimileri kendi işlerini kurdu. Mahallesine kıt kanaat kazancından artırdıklarından “Camiler” yaptırdılar. Çocuklarını mahalle camiinde kuran kurslarına göndererek mâneviyatlarını öğrenmelerini ve muhafaza etmeyi başardılar.
Köyden şehre göç kaçıncı kuşak bilemiyoruz. Altmışlı yıllarda başladığı kabul edilirse yarım asrı aşan kesintisiz bir süreç. Bugünün çocukları köyü bilmiyor. Yeni farkına varılmış gibi.
İşte köyden şehre göçen bu insanlar memleketin dokusunu, yapısını, paradigmasını değiştirdi. Devrim yasaları ile, dinsizlik olarak uygulanan “laikçilik”, ilke ve inkılap bahaneleri, çok yönlü planlanıp dayatma ile uygulamaya konulan “Toplum mühendisliği” projesini geçersiz ve etkisiz bıraktırdı. Köy enstitülerinde yetiştirdikleri dinsiz öğretmenlerle köylülere modern tarım ve hayvancılık öğretilip, köylünün köyde kalması sağlanacak, onlar üretecek şehirliler tüketecek ve tepeden idare edecek. Köylüler askerlik yapıp vergisini verecek yönetime karışmayacak sadece itaat edecek. Resmi plan ve kurgu buydu. Ancak fıtrata uymayan hesap tutmamıştır. Resmi ideoloji resmen iflas etmiştir. Darbe ve dayatma ile değiştiremedikleri, cahil, köylü, sürü, ağzı çorba kokan dedikleri “aklı görmese de kalp gözüyle gördüler.” Tepeden bakan kibirli eliti elediler. İnisiyatif aldılar. Kararlara katıldılar. Türkiye’de köklü bir paradigma değişimine vesile oldular. Sessiz, sabırla sebat ve metanetle, insan hayatı için uzun bir süre ama devletler için kısa bir sürede büyük değişim asli değerlerine dönüş olarak gerçekleşmiştir. Zamanın bilişim teknolojilerini de en iyi şekilde kullanabilen değerlerini, kültürünü muhafaza ederek bu günlere gelinmiştir.
Şimdi geride bıraktığı, içinde ukde kalan, hasret kaldığı köyüne ilgilenme sırası gelmiştir. dalga değişimidir bu…
Bayramlarda, tatillerde köye geliş trafiği artmıştır. Ecdadın kabirleri yaşayan hısım akrabayı “sılay-ı rahim” vazifesi bağlamında bizde çok zaman olduğu gibi köyümüze gittik. İlgimiz ve organik bağımız olan üç bayramın geleneksel programlarına katıldık.
Ülkenin genel gelişim ve değişim rüzgârının köylere de yansıdığını müşahede ettik. İstanbul Bolu Gerede Karabük Samsun yolu şehir içi akşam saatleri gibi yoğundu. Adım adım ilerleyebildik.
Köyler cıvıl cıvıl kalabalık. Şehirlerde oluşturulan hemşehri dernekleri köylerde önemli proje ve yapılanmalara vesile oluyorlar.
Bilindiği gibi arefe günleri köyde toplu olarak mezarlık ziyaret edilir. Herkes kendi aile kabristanını ziyaret eder, dualar okur. Sonra köyün imamı camaate Yasin okur müşterek dua edilir. Aynı topluluk camide öğle namazını kılar dualar edilir. Gurbetten gelenler kucaklaşır kaynaşır.
Tarihi camiler kimileri restore edilmiş, kimileri tamir edilmiş. Sosyal ihtiyaçlara göre; yemekhane, köy odası, şadırvan içinde yer alan sosyal tesisiler yapılmış. Gönüllü sponsorlar çıkmış, kimileri camii restore ettirmiş, kimileri sosyal tesisleri üstlenmiş. Düğün, nişan, cenaze defin işlemleri, taziye esnasında yiyecek içecek ihtiyaçları karşılanıyor işlemler aksamadan yürütülüyor.
Anadolu’da köye dönüş muhteşem gerçekleşiyor. Hayat tahsilini şehirlerde hem okullarda hem işinde de çok yönlü tamamlamış, tecrübe kazanmış olarak dönmüş. Kültürünü, İman ve İslâmdan aldığı değerlerini unutmamış daha da geliştirmiş. Yediden yetmişe herkes namazında niyazında, cemaatle namazlar kılınıyor, birlikte yemekler yeniliyor. Sohbetler, yeni nesillerle tanışma kaynaşmave her vesile müşterek dualar ile tamamlanan programlar.
Yıllar öncesinde iş bulma, düzen kurma, geçim telaşı içinde sosyal ihtiyaçlara, geleneğe, köyüne gerekli ilgiyi gösteremeyen insanlar artık sınıf atlamış. Son model arabalarla, şık kıyafetlerle daha sık aralıklarla köylerine geliyorlar. Evlerine bakım yapanlar, yeni ev yapanlar… Mânevi değerlerini çoluk çocukları muhafaza ederek geliyor. Muazzam şükür ve mutluluk tabloları…
Bu 2013 Ramazan-ı Şerif sanki daha feyizli geçti. Şahsen öyle gördüm ve hissettim. Mahallemizdeki camiden gördüklerim teyit ediyordu. Hatimle teravih kılınan camimizin cemaatinin ekseriyeti gençlerden müteşekkildi. Serdar isimli bir liseli genç var ki, bir Ramazan boyu erken camiye gelir ön safta yerini alıyordu. Dikkatimi çekti özellikle tanıştım ve tebrik ettim. Çok etkilenmiş ve çok mutlu olmuştum.
Ramazan boyu her akşam ve bayram namazında bütün camilerde İslâm âlemine, bilhassa Mısır, Suriye, Myanmar, Filistin’deki Müslümanlara dua edildi. O cemaatlerin içinde sabi çocuklar “amin” dedi. İnşaallah kat’i kanaatimiz ve ümidimiz odur ki, yapılan dualar indi ilahide makbul dualar arasında yerini alacak, İslâm âleminde beklenen parlak istikbal tahakkuk edecektir.
Bütün dost, ağabey ve kardeşlerimizin Ramazan Bayramını tebrik eder mutluluklara, hayırlara vesile olmasını Cenab-ı Allah(cc) tan niyaz ederim.