Resmi Gazete'de yer alan karara göre başvurucu, Antalya'da 1987'de bir kooperatife üye oldu. Kooperatifin uzun sürdüğünü ve zamanla üye sayısını düşürmek için bazı üyelerin ihraç edildiğini bildiren başvurucu ile 5 kişi, 2013'te kooperatif yöneticileri hakkında zimmet, görevi kötüye kullanma ve Kooperatif Kanunu'na muhalefet suçlarından Antalya Cumhuriyet Başsavcılığına şikayet dilekçesi verdi.
Şikayet kapsamında kooperatif hesapları ve defterleri incelendi, toplanan deliller sonrası da kooperatif yöneticileri hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar verildi.
Bunun üzerine kooperatif yöneticileri, şikayet dilekçesinde yer alan suçlayıcı ifadeler nedeniyle başvurucu ve dilekçede adı yer alanlar hakkında manevi tazminat davası açtı.
Mahkeme, yargılama sonucu tazminat talebinin kabulüne hükmetti. Kararın Bölge Adliye Mahkemesince de hukuka uygun bulunması üzerine başvurucu, ifade özgürlüğü hakkının ihlal edildiğini ileri sürerek Anayasa Mahkemesine başvurdu.
Başvuruyu değerlendiren Yüksek Mahkeme, ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine hükmetti.
Mahkemenin kararından
Anayasa Mahkemesinin kararında, Anayasa’nın 26'ncı maddesine atıf yapılarak herkesin düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin bulunduğu vurgulandı.
Başvuruya konu olayda başvurucu tarafından kullanılan ifadelerin veya yöneltilen suçlamaların muhatabına rahatsızlık veren saldırgan ifadeler olduğunun kabul edilebileceği belirtilen kararda, kooperatif üyesi olan başvurucu ve diğer davalıların dilekçelerindeki ifadelerin 25 yıl gibi uzun bir süre geçmesine karşın kooperatifin amacının henüz gerçekleşmemiş olmasına yönelik kızgınlıklarının ve sorgulamalarının birer ifadesi olarak anlaşılması gerektiği belirtildi.
Başvurucunun dilekçedeki sert sözleriyle kooperatifin başarısızlığı sebebiyle yönetimi suçladığı aktarılan kararda, "Kişilerin kamu makamlarına şikayet dilekçesi vermesi, bu dilekçe sonucu şikayet edilenlerin ceza almalarını şart olarak gerektirmez. Bu kapsamda şikayet dilekçesi sonucu kamu davası açılmasının ya da mahkumiyet kararı verilmesinin aranması, hak arama özgürlüğünü son derece daraltır. Bu hususun iddia ve savunma dokunulmazlığı ve ifade özgürlüğü ile şeref ve itibarın korunması hakkı arasında adil bir denge sağlanırken dikkatle göz önünde bulundurulması gerekir." değerlendirmesinde bulunuldu.
Yerel mahkemelerin somut olayın kendine özgü şartlarını göz önüne alarak başvurucunun şikayetini sırf üçüncü kişilere zarar vermek amacıyla yapıp yapmadığını yeterince değerlendirmedikleri kanaatine ulaşıldığı kaydedilen kararda, "Olaylara bir bütün olarak yaklaşıldığında başvurucunun ifade özgürlüğüne yapılan müdahale zorunlu bir ihtiyacı karşılamadığı için demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun bir müdahale olarak kabul edilemez." ifadeleri yer aldı.
AA