Türkiye’yi yeni ve çağdaş bir anayasadan mahrum bırakarak eski baskı düzenini sürdürmek isteyenler bu defâ başarıya ulaşamayacaklar gibi görünüyor ve böylece bir kere daha kanıtlanıyor ki bir fikrin gerçekleşmesi için zamânının gelmesi şart. Tıpkı bir bebeğin anne karnında zamânını beklemesi gibi. Prematüre/erken doğmuş bebekler gibi erken doğmuş fikirlerin de yaşama şansı az. Yeni bir anayasa fikrinin çekingen ifâdelerle ilk ortaya atıldığı 90’lı yıllardan bugüne Türk Toplumu büyük bir değişim geçirdi. Eğer öyle olmasaydı bu fikrin kabûl görme şansı bugün de son derece düşük olurdu. Hatırlayalım! 1982 Yılı’nda eli silahlı bir kaatiller gürûhunun dayatdığı o anayasaya yüzde 90 küsur oranında evet oyu veren toplum, canından bezmiş bir toplumdu. Bir de 2011 Senesi’nin Türk Toplumu’na bakınız! İlkinin devâmı olduğuna inanmakda zorluk çekersiniz. İşte bunun içindir ki Türk Milleti artık o sırtına sopa gücüyle geçirilmiş askeriye kumaşından deli gömleğini yırtıp atmak istiyor. Evet, Türk Milleti askeriyeyi sever ama kışlasında yâhut cebhede sever, Meclis kürsüsünde üniforma görmekden hazzetmez!
Şunu unutmamalıyız:
7 Kasım 1982’de kabûl edilip 9 Kasım’da yürürlüğe giren bu zorbalar anayasası gerçi sayısız değişikliğe uğramışdır ama özü zerrece değişmemişdir. Çünki bir elbîse dolabını alıp orasını burasını rendeleyerek, testereleyerek piyanoya dönüştüremezsiniz! Bunu dünyânın en mâhir marangozu da yapamaz!
Şimdi yeni bir anayasa yazılırken başka demokratik devletlerin anayasalarına bir göz atmak da yararlı olacakdır. Onlardan acabâ neler öğrenebiliriz sualine cevâb ararken benim dikkatimi çeken birkaç nokta şunlar:
Bir kere demokratik bir düzene sâhib olmak için bir anayasaya sâhib olmak kesin bir şart değil. Meselâ Büyük Britanya’nın bir anayasası yok. Kısaca İngiltere dediğimiz Birleşik Kırallık yüzyıllardır “teâmül hukûku” denilen sistemle yönetiliyor. Yâni gelenekler, görenekler ve âdetler üzerine kurulu bir düzen. Kanada, Hindistan, Avustralya, Yeni Zelanda, Singapur ve Jamaika bu sistemi benimsemişler. Onların da yazılı anayasaları yok.
Yeryüzünün en eski anayasası minik San Marino’nun. 1600 Yılı’nda yürürlüğe girmiş. ABD’ninki ise 17 Eylül 1787’de ve bâzı değişikliklerle hâlâ devâm ediyor. Ama her anayasa bu kadar uzun ömürlü değil. Meselâ Fransa’nın yürürlükdeki anayasası 4 Ekim 1958 târihli, yâni benim şu satırları yazdığım gün kabûl edilmiş. İçinde 1789 Büyük Fransız İhtilâli’ne atıf var ve 18 kere değişikliğe uğramış. Yunanistan’ınki ise 11 Hazîran 1975’de yürürlüğe girip iki kere değişikliğe uğramış.
Başka devletlerin silah zoruyla yapılıp sonra büyük bir başarı kazananlara örnekse Alman Anayasası. Üç Batılı İşgâl Kuvveti’nin (ABD, İngiltere, Fransa) zorlamasıyla yapılıp onlardan onay aldıkdan sonra 23 Mayıs 1949’da yürürlüğe girmiş.
İlk maddesini keşke bizim yeni anayasanın da başına alsalar:
“İnsan haysiyeti dokunulmazdır.”
Star