Türk düşüncesi mi desem, düşüncemiz mi desem, tefekkürümüz mü desem, bir santim ileri gidemedi yüz santim geri gitti. Allah’ın dini Emeviler zamanında ırkçılık düşüncesi ile ilerleyemedi. Abbasiler zamanında da öyle. Halbuki daha İslam’ın doğuşundan çok zaman geçmemişti.
Yavuz Sultan Selim’i kader çağırdı. “Gelin bu ümmeti Muhammedi idare edin, halifelik sizin hakkınız.” İstanbul’a halife olarak dönüp bütün İslam coğrafyasını idare eden Yavuz Sultan Selim, bizim devrimizin “hastalatılmış” Türk kelimesi ile ifade edilmez. Halifelik kaldırılana kadar atalarımız ne güzel idare etmişler İslam ümmetlerini. Öyle ki İngilizler milyonlarca sterlin dökmüşler Afrika’ya ama oradaki siyahi Müslümanlara dinletememişler. Halifenin bir paşası gelince ayaklarına kapanmışlar. İngiliz layini bakmış ki biz bu halifeliği ve Osmanlıyı kaldırmasak buraları ele geçiremeyiz, sonunda modernizm yaftası ile bizim “eşim eşim seni süren kim” oyunu ile Müslümanları başsız bırakmışlar. Ondan sonra anası ölünce civcivler kurtların ağzına düşer ya nereye düşsün? İpi kopmuş tesbih tanesi gibi İslam dünyası.
Ahmet Vefik Paşa için “büyük adam bilgisi çok devrik kütüphane” demişler. Türkçülük hareketinin babalarından, ondan sonra Necip Asım kültürel anlamda Türkçü makul adam. Süleyman Paşa, arkasından Ziya Gökalp ve daha bir çok adam. Bütün milletleri idare eden milel-i müslihe iken, Türkleri sadece şöven bir Türk kelimesinin arkasında koşturan, sadece politize eden bir Türkçülük ortaya çıkmış.
Biz “bu çocukları politize etmeyin, bunlara Yunus Emre’yi, Bediüzzaman’ı, Mevlana Hazretlerini, Ahmet Yesevi’yi okutalım, din nedir tanısın, beş vakit namazını kılsın, biraz da günahlardan kaçsın, sonra neci olursa olsun” dedik. Nevzat Köseoğlu böyle bir terkip getirdi. “Mevlana, Yunus, Bediüzzaman derken biz de Müslüman olduk diyordu” rahmetli. Bediüzzaman hakkında Ötügen yayınlarından bir biyografi çıkardı. Bu insanların arasında büyük bir cesaretti, başardı. Onun gibi İslam’la Türklüğü bir potada bir altın bileziğe çevirmeyi düşünen bir adam gelmedi.
Sayın Cumhurbaşkanımız “ben Türküm ama Türkçü değilim“ ve “Bizim andımız İstiklal Marşı’dır” diyor. İslamın üzerindeki mukaddes örtüyü kaldırıp cascavlak soyulmuş muz gibi Türklüğü ortaya koymak… Bu topraklardaki diğer milletleri ne yapar? Kuzey Afrika’ya giden Türk subayları Türkçülük yapınca Araplar hayret eder. Onların Arapçılığının doğuşunda bizim aklı evvelerin tesiri var. Diyarbakır’da “öğrencilere Kürtlerle Türkler’i biraraya getirecek Bediüzzaman‘ın fikirleridir dedim” uzun yıllar. Isparta’da diyemiyorum, hakaret, darp, aklan gelen bütün fenalıklar, ama aynı şeyi söylüyorum. Türkler ve Kürtler ancak Bediüzzaman’ın fikirleriyle kardeşçe geçinirler.
Bu yönetenler politize olmuş bir Kürtçü ile hiç konuştular mı? Ben çok konuştum. Meselenin özünde aynı topraklarda yaşadığımız ve yüzlerce yıl hüznü ile sevinci ile yaşadığımız bu insanları aşağılamak var. Erzurum’da edebiyat fakültesinde okurken güneyden, doğudan gelen çok öğrenci “Kürtlerin aşağılanması yüzünden” ihanete koştular. Herkes kendini mutlu sanırsa mutlu olamaz ki? Elli yıldır uzlaşma ahlakı olmayan iki söz bir pazar küfre hakarete giden bir milliyetçilik nasıl oluyor da uzlaştırıcı birleştirici oluyor? Benim atalarım Erzurum merkeze bağlı bir köyde yaşamış 800 yıl. Ne olduğum belli ama ben Bediüzzaman ile uzlaşma, birlikte yaşamayı öğrendim ve otuz yıl Diyarbakır ve çevresinde bunu anlattım. Ne harika vahdete inanmış insanlar gördüm, seydalar, kekolar.
Sayın milliyetçiliğin fikir babaları böyle olmaz. Bu ülke kırk yıldır, PKK’nın askeri öldürme haberleri ile geldi gidiyor. 5 bin kişilik eğitim fakültesinde 15 kişi 20 yıl İstiklal marşı okuduk, geriye kalan gelmediler. Şövence, bakanlık yapmış muhterem zatı hainlikle suçlamak ayıp değil mi? Bu konuşmalar kime ne kazandırır? Bize birlik ahlakı anlatın. Böyle olunca öğrencinin önünü alamayız. Her şehir bir başka Türkü çağırırsa ne olur bu ülkenin hali?
Bediüzzaman şöyle diyor: ”Türk unsurunda kabili iltiyam olmayan bir inşika çıkacak.” Bu kerametle söylenmiş bir söz, dikkat edelim. Dağları taşları birbirine bağlamak iktidarında olan bu milletin kültürünün milliyetçisi olalım.
Mehmet Kırkıncı Hoca’nın bir sözü vardı: “Bizim öyle atalarımız var ki gökyüzüne isimleri yıldızla yazılsa yeridir.”