İstanbul Üniversitesi (İÜ) Edebiyat Fakültesi Psikoloji Bölümü Gelişim Psikolojisi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Gül Şendil, AA muhabirine yaptığı açıklamada, okulun çocukların hayatında çok önemli bir dönüm noktası olduğunu ve bu sürecin iyi yönetilmesi gerektiğini belirtti.
Okulda her şey yolunda giderse çocuğun bir çalışkanlık duygusu kazanacağını vurgulayan Şendil, "Eğer aksi olursa, 'yapamıyorum, edemiyor' diye bir aşağılık duygusu kazanacaktır. Dolayısıyla okul hayatı çocukların gelişim süreçleri için de çok önemli bir nokta." diye konuştu.
Bazı ebeveynlerin çocuklarını koruyucu, kendilerine bağımlı ve tek başına hareket edemeyen bireyler olarak yetiştirdiklerini ifade eden Şendil, bu çocukların okul hayatında problem yaşadığını ve uyum sağlamaya çalışırken zorluk çektiklerini vurguladı.
"Ebeveynler okulla ilgili olumlu algı oluşturmalı"
Okul hayatının çocuk için yetişkin dünyasına hazırlanmanın bir yolu olduğunu belirten Şendil, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Çocuklar için okul, yeniliklerin keşfedildiği bilinmez bir dünyaya giriştir. Eğer okulda her şey yolundaysa çocuklar severek ve keyifle giderler. Her şey yolundaysa ne demek? Önce tabii anne baba ayağı var. Çocuğun geldiği bir ev, aile hayatı var. Çocuğun aile hayatında okulu sevmesini, onu olumlu algılamasını destekleyecek bir çevre sunulmuşsa 'her şey yolundadırın' ilk adımından bahsedebiliriz. Anne-baba tarafından okulla ilgili çocuğa aktarılanlar saygınlık, mutluluk, keyif, heyecan içeriyorsa bu çocuğun okula adapte olması için olumlu bir adımdır. Yani çocuk için anne-baba tarafından algılanan ya da okula başlayana kadar çevresinde algıladığı şey, okulun anne-babadan uzak, korkutucu, savunmasız, zorlayıcı, ona hesap soracak öğretmenlerin olduğu bir ortam gibi sunulmuşsa çocuk baştan olumsuz ve korkarak başlar."
Prof. Dr. Şendil, ebeveynlerin, kendi sorumluluklarını alabilen, çevreye uyum sağlayabilen, gerektiğinde hakkını korumayı bilen, nerede nasıl davranacağını bilen bir çocuk yetiştirmeleri gerektiğine dikkati çekerek, sorumluluğunu bilen çocuğun okula daha kolay uyum sağlayabileceğini dile getirdi.
"Öğretmen yumuşak, ılımlı ve sevecen davranmalı"
Okula başladığında anne-babadan sonra çocuk için ikincil otoritenin ve yetişkin figürünün öğretmen olduğunu belirten Şendil, "Öğretmenin, çocuğu nasıl karşıladığı da çok önemli. Sınıfa girer girmez oturma düzenine adapte olmamış bir çocuğa 'yerinize oturun' diye bağıran bir öğretmenle karşılaşırsa çocuk korkabilir. Tam tersi çocukların temposunu anlayan, çocuğun ilk günden kurallara uymayacağını kabul eden bir öğretmenin yumuşak, ılımlı, sevecen ve davetkar tavrı, çocukların okula alışmasını kolaylaştırır. Okula uyum sürecinde anne baba ve öğretmen iş birliği yapmalı." ifadelerini kullandı.
Çocukların okula alışma süreçlerindeki endişeleri ve ihtiyaçları konusunda öğretmenlerin tecrübeli olduklarını söyleyen Şendil, sözlerini şöyle sürdürdü:
"İlk kez evden ayrılan ve farklı bir ortama alışmaya çalışan çocuklar, anne-babasının sınıfta olmasını isteyebiliyor. Tabii bu yavaş yavaş uzaklaşma şeklinde olmalı. İlk gün sınıfta biraz oturmalı. Daha sonrasında çocuğuna kapının önünde onu bekleyeceğini söyleyip, dışarıda beklenmeli. Velinin gerçekten sözünde durması lazım, çocuğunu kandırmamalı. Bekliyorum deyip, çıktığında çocuk onu görmezse güvenini kaybediyor ve bu 2 günlük alışma süreci güvensizlikten dolayı 12 güne çıkıyor. Anne-babanın okulda çocuğunun yanında kalması 1-2 günü geçmemeli. Çünkü öğretmen yavaş yavaş çocukları adapte edecek." AA