Cenâb-ı Hakk’ın rahmet, hikmet ve şefkatine bakın ki, dişlerin meydana gelişini, doğumdan iki sene sonraya tehir etmiştir. Zira bebek, iki sene boyunca anne sütünden başka bir şeyle tam mânâsıyla gıdâlanamaz. Bu bakımdan dişe ihtiyacı yoktur. Bilâkis bu devrede dişlerin varlığı, emziren anne için ayrı bir ıztırap sebebi olurdu.
Çocuk büyüdükçe vücûdun gıdâ ihtiyâcı da artar ve sırf süt artık ona kâfî gelmez. Bu defa kuvvetli yemeğe ihtiyaç duyar. Yemek de çiğnemeyi ve yutmayı gerektirir. Bu bakımdan çocukta dişlerin teşekkülü, ne vaktinden önce ne de sonradır. Tam ihtiyaç duyduğu devrede dişler çıkmaya başlar. Önce çıksaydı süt emmeye mânî olurdu. Yüce Rabbimizin, yumuşacık diş etlerinden o sert kemikleri, üstelik de tam vaktinde çıkarması, gerçekten de hayret edilecek işlerdendir.
Sonra Cenâb-ı Hak, anne babaya, çocuğa bakmaları için apayrı bir şefkat duygusu vermiştir. Her işinde hikmet sahibi olan Allah Teâlâ, anne babanın kalbine rahmetini lûtfetmeseydi, çocuğun sıkıntısını kim çekerdi?
Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Tefekkür, Erkam Yayınları, 2013