Annelerde yüksek bir kahramanlık var

Günün Risale-i Nur dersi

Bismillahirrahmanirrahim

Bir valide veledini tehlikeden kurtarmak için hiçbir ücret istemeden ruhunu feda etmesi ve hakikî bir ihlâs ile vazife-i fıtriyesi itibarıyla kendini evlâdına kurban etmesi gösteriyor ki, hanımlarda gayet yüksek bir kahramanlık var. Bu kahramanlığın inkişafı ile hem hayat-ı dünyeviyesini, hem hayat-ı ebediyesini onunla kurtarabilir. Fakat bazı fena cereyanlarla, o kuvvetli ve kıymettar seciye inkişaf etmez. Veyahut sû-i istimal edilir. Yüzer nümunelerinden bir küçük nümunesi şudur:

O şefkatli valide, çocuğunun hayat-ı dünyeviyede tehlikeye girmemesi, istifade ve fayda görmesi için her fedakârlığı nazara alır, onu öyle terbiye eder. “Oğlum paşa olsun” diye bütün malını verir, hafız mektebinden alır, Avrupa’ya gönderir. Fakat o çocuğun hayat-ı ebediyesi tehlikeye girdiğini düşünmüyor. Ve dünya hapsinden kurtarmaya çalışıyor; Cehennem hapsine düşmemesini nazara almıyor. Fıtrî şefkatin tam zıddı olarak, o mâsum çocuğunu, âhirette şefaatçi olmak lâzım gelirken dâvâcı ediyor. O çocuk, “Niçin benim imanımı takviye etmeden bu helâketime sebebiyet verdin?” diye şekvâ edecek. Dünyada da, terbiye-i İslâmiyeyi tam almadığı için, validesinin harika şefkatinin hakkına karşı lâyıkıyla mukabele edemez, belki de çok kusur eder.

Eğer hakikî şefkat sû-i istimal edilmeyerek, biçare veledini haps-i ebedî olan Cehennemden ve idam-ı ebedî olan dalâlet içinde ölmekten kurtarmaya o şefkat sırrıyla çalışsa, o veledin bütün ettiği hasenâtının bir misli, validesinin defter-i a’mâline geçeceğinden, validesinin vefatından sonra her vakit hasenatlarıyla ruhuna nurlar yetiştirdiği gibi, âhirette de, değil dâvâcı olmak, bütün ruh u canıyla şefaatçi olup ebedî hayatta ona mübarek bir evlât olur. (Lem'alar, Yirmi Dördüncü Lem'a)

Bediüzzaman Said Nursi

SÖZLÜK:
âhiret : öldükten sonra yaşanacak olan sonsuz hayat
Avrupa :
beyan etmek : açıklamak
biçare : çaresiz, zavallı
cereyan : akım
dalâlet : hak yoldan sapkınlık, inkârcılık
defter-i a’mâl : amel defteri
ebedî : sonsuz
esaslı : köklü
evlât : çocuk
fena : kötü, çirkin
fıtrî şefkat : doğal, yaratılıştan gelen şefkat, merhamet
hafız mektebi : Kur’ân-ı Kerimi ezberlemek için gidilen okul
haps-i ebedî : sonsuz bir hapis
hasenât : iyilikler, sevaplar
hayat-ı dünyeviye : dünya hayatı
hayat-ı ebediye : sonsuz hayat, âhiret hayatı
helâket : mahvolma
idam-ı ebedî : dirilmemek üzere sonsuz yok oluş
ihlâs : içtenlik, samimiyet; ibadet ve davranışlarda sadece Allah’ın rızasını gözetme
inkişaf : açığa çıkma
istifade : faydalanma
itibarıyla : özelliğiyle, bakımından
kasem etmek : yemin etmek
kat’î : kesin
kıymettar : değerli
mâsum : günahsız
merhum : Allah’ın rahmetine kavuşmuş, vefat etmiş
misli : benzeri
muallim : öğretmen
mukabele etmek : karşılık vermek
mübarek : hayırlı
münasebet : ilişki, bağlantı
nazara almak : göze almak
nümune : örnek
ruh-u canıyla : ruhu ve canıyla
sebebiyet vermek : sebep olmak
seciye : karakter, üstün özellik
sû-i istimal : kötüye kullanma
şefaatçi : af için aracılık eden
şefkat : içten ve karşılık beklemeden duyulan merhamet, sevgi
şekvâ etmek : şikâyet etmek
takviye : kuvvetlendirme, güçlendirme
terbiye etmek : yetiştirmek, büyütmek
terbiye-i İslâmiye : İslâm terbiyesi
tesirli : etkili
üstad : öğretmen, hoca
valide : anne
vazife-i fıtriye : yaratılıştan gelen görev
veled : çocuk

Güncel Haberleri