“Aptallığın en büyük kanıtı, aynı şeyi defalarca yapıp farklı bir sonuç almayı ummaktır” diyor Einstein.
Peki, ne yapıyoruz biz? 30 senedir aynı şeyi yapıyoruz. 30 senedir manyak gibi ölüyoruz, öldürüyoruz. Kusura bakmayın, insan ölümüne bu kadar pervasızca göz yumulması başka bir sıfatla nitelenemez.
Ne oldu peki? Ne geçti elimize? Türkler operasyon yapmaktan mı vazgeçti? Kürtler dağa çıkmaktan mı vazgeçti?
Gündemi pek takip edemiyorum. Yoksa bir şeyler değişti de benim mi haberim yok? Herhalde değişmemiş olsa aynı şeylerde hala ısrar etmezdik değil mi? Efendim? Eder miyiz yoksa?
Herhangi bir tarafı veya kişiyi eleştirmiyorum. Kendimi eleştiriyorum, seni eleştiriyorum, hepimizi eleştiriyorum. Artık Türkiye’de sadece sözüyle bile olsa herkes bu olayın içinde. Kimseyi bu çerçevenin dışında bırakmıyorum. Ortaya soruyorum sorumu. Önce kendime soruyorum, sonra hepimize.
Aptal mıyım ben? Biz, aptal mıyız?
Binlerce insanı yutmuş ve yutmaya devam eden bir kıyıma nasıl göz yumabiliyoruz? Nasıl susabiliyoruz? Nasıl hayatımızda hiçbir değişiklik olmamış gibi davranabiliyoruz? Bu kadar ölüm, bu kadar zulüm nasıl normalleşebiliyor bünyemizde?
Hangi değer yargılarının veya kutsalın adına gözümüzü kapatabiliyoruz? Neyin korunması adına? İnsanların güvenliği, huzuru adına mı? Bu ölenler insan değil mi? Aileleri huzur mu buluyor?
Ne için ölüme gidiyor insanlar? Ne adına çözüm üretmeye burun kıvrılıyor? Ne oluyor da 30 senedir dönüp dönüp bıçak kemiğe dayanıyor?
İnsan aptallık eder, olur. 1-2 sene etsin, ses etmezsin. 3-5 sene de olur hadi aptallık. 10 sene sürse kızarsın artık. 30 senelik aptallığa ne denir?
Bizim bilmediğimiz neyi biliyorsunuz? Bizden sakladığınız ne var? Şu sürekli anlattığınız klişe zırvaların dışında! İnsan hayatından daha değerli bir kavram, bir madde bulundu da bizden mi saklıyorsunuz?
"Kim bir cana kıymamış veya yeryüzünde fesat çıkarmamış birisini öldürürse, bütün insanları öldürmüş gibidir. Kim de birisinin hayatını kurtarırsa, bütün insanların hayatını kurtarmış gibi olur" (Maide Sûresi: 32) diyen bir Allah’ın kulu olarak ben böyle bir şey bilmiyorum. Siz biliyorsanız ne olur bize de anlatın!
Merakımı mazur görün. İnsanlar ölmeye devam ettikçe, çözüm üretmemekteki ısrarın inadını anlamaya çalışıyorum.
Bir de hep “Sizin için ölüyoruz biz!” derler.
Ölmeyin benim için kardeşim. Ne olur, ölmeyin benim için! Niye ölüyorsunuz, öldürüyorsunuz? Oturun, konuşun illa benim için bir şey yapmak istiyorsanız. Benim için dönün memleketinize, insan gibi yaşayın. Bana güzel bir ülke mi bırakmak istiyorsunuz? Çalışın, didinin o zaman! Ölmekle olmaz ki bu iş! Hem zaten biz istemiyoruz bizim için ne ölmenizi ne öldürmenizi.
Halbuki dönsek en başa, sıfır noktamıza. İnsan olduğumuzu hatırlasak ve doğruyu, yanlışı sadece insan olarak değerlendirsek. Her şeye sadelikle baksak. Siyaseti, tabuları, medyayı karıştırmadan hiç. Bildiklerimizi unutsak. “Öldürmek” ne demek bir düşünsek. Sorular sorsak kendimize.
Ne yapıyoruz biz?
Ne için ölüyoruz? Kim için? Hangi değeri, hangi kutsalı korumak adına?
İlla kanla mı beslenmeli bu kutsallar? Bu kadar mı insanız biz?
Bu kadar aptal mıyız biz?