Hac mevsiminin Arafat ve bayramdan önce son cumasını dün eda ettik. Cuma saatinden iki saat önce Mescid-i Haram'a gittik. Bütün girişler kapatılmıştı. Şamiye tarafından, Fetih kapısı olan 45. kapıdan girecektik. Askerler hacıları grup grup sahaya bırakıyorlardı.
İlk barikattan geçtik. Ancak Mescide girmek mümkün değildi. Dışarıda bir gölgeliğe sığındık. İki saat boyunca insanlar sel gibi akıp geliyordu. Kadın, erkek herkes Kâbe’nin etrafındaki Mescid-i Haramda cumayı eda etmek istiyordu.
İnsanlar buralarda çok duygulu… Ağlayan hacılar, şevkle, coşku ile Allah'ın rahmet deryasına kendisini bırakan insanları görünce etkilenmemek mümkün mü? Bu uğurda zahmet çekmiş, itilip kakılmış olmak umurlarında bile değil. Alllah'ın evinde, Allah'ın misafiri olmak bahtiyarlığını kazanmanın şuur ve huzuru içinde olmak ne kadar güzel.
İmam Şureym duygulu ve ağlamaklı bir hutbe okudu. Kardeşliğin önemi, ittifakın gerekliliği, parçalanıp düşman guruplar haline gelmenin dünya ve ahiret sorumluluğu ve mesuliyetine vurgu yapıyordu.
Mescid-i Haram'ın imamı terviye günü, arafe gününden bir gün önce Mina’ya çıkılması, beş vakit namazın orada kılınması, oradan Arafat'a çıkılması ve vakfesi, Arafeyi bayrama bağlayan gece ve sabahında Müzdelife vakfesi, şeytan taşlama, kurban kesme, farz tavaf ve sa'yın yapılması, yani Haccın menasikini çok güzel sıralıyordu.
Doğrusu imamın hutbesi beni çok etkilemişti. Cuma namazından sonra mahşeri kalabalık, Mekke sokaklarına dağılıyordu. İğne atsan yere düşmez tabirini kullansak yeridir. Her taraf beyaz elbise ve ihramlı insanlarla doluydu.
Bu insanlar, para harcayıp, çok zahmetli bir yola çıkıp, farklı ve sıcak bir bölgede ter döküp, kalabalık sebebiyle ulaşım sıkıntısını çekip, izdihamlı bir ortamda huşu ile ibadetini yapmaya gayret ederek hac ibadetini yapmaya çalışıyorlar.
Sıkıntı, zahmet ve yorulmanın neticesinde kabul edilmiş bir hac ile bütün günahlardan temizlenme fırsatını yakalamak vardır. Makbul bir haccın karşılığı da cennet olduğu muhakkaktır.
Harem-i Şerif’te kılınan namazın yüzbin kat olduğu, tavaf etmek, hatta Kabe’yi ziyaret etmenin de ibadet olduğu Allah'ın bir lütfudur. Ne mutlu bu büyük kazancı kaçırmayanlara. Ne mutlu bu fırsatı değerlendirenlere.