Şeyhülislam Mustafa Sabri Mısır’a ‘firar’ ve ‘iltica’ ettikten sonra yazılarında, kitaplarında (sözgelimi Mes’eletü Tercemeti’l Kur’an bunlardan birisi) Ankara mezhebi ve doktrininden bahseder. Bu doktrinin, İslam’la ilişkisini biraz Protestanlığa ve Protestanlaşmaya benzetir. Ve kitaplarında bu anlayış ve zihniyetin Arap dünyasında da hatırı sayılır bir yankısı ve takipçisi olmasından yakınır. Hasan el Benna da aynı kanaati paylaşır ve Mustafa Kemal’e meftun olan çok sayıda Mısırlı siyasetçi ve aydın olduğunu ifade eder. O da Şeyhülislam Mustafa Sabri Efendiye katılmakta ve Arap dünyasında Kemalizmin siyasi ve fikri taban tutmasından yakınmakta ve endişe etmektedir.
Zira, David Frum’un ‘The Right Man’ kitabında yazdığı gibi elbette Amerikalılar (selefleri İngilizler de böyle olmalı) Kemalizmi Türkiye ile sınırlı bir model olarak de görmemişlerdir. Bu modeli İslam dünyasına da yaymak (tamim) ve kopyalamak istemişlerdir. ABD kimleri Arap dünyasının Mustafa Kemal’i yapmak istedi bunun cevabı için Righ Man kitabına bakmak lazım.
Bu modelin İslam dünyasından da alıcıları çıkmıştır. Bunlardan birisi Liberal Vefd partisinin Lideri Mustafa Nahas Paşa’dır. Ankara ile Mustafa Nahas Paşa arasında samimiyet ilerleyince Hasan el Benna uyarı niteliğinde Paşa’ya bir mektup yazar. Seküler ve liberal kesimler ne kadar Mustafa Kemal’e sahip çıkarsa İslami kesimler de o kadar karşısında yer almaktadır. Kemalizm Arap ve İslam dünyasında bir kutuplaşma vesilesi olmuştur. Modernizm ile İslami kimlik arasında çatışmayı simgelemiştir. İktidarlar, Mustafa Kemal’e öykünürken muhalifler ve özellikle İslami kesimler karşı çıkmıştır. Şimdi ise Arap Baharı ile İslami kesimler iktidara gelirken bu yeni iktidar ve sahiplerine karşı olanlar Mustafa Kemal’e sarılmışlar ve kendilerine siper yapmışlardır.
*
Arap ve İslam dünyasında Mustafa Kemal olmanın çok taliplisi çıkmıştır. Bunlar arasında Yaser Arafat ve Enver Sedat gibi ulusalcı tipteki liderler vardır. Hem Sedat hem de Arafat gibi şahsiyetler Mustafa Kemal’e olan meftuniyetlerini alenen ortaya koymuşlardır. Arap Baharı ile birlikte durum tersine dönmüş ve Kemalizm karşıtları iktidara gelmiş ve Arap Kemalistler muhalefete düşmüşlerdir. Ortadoğu’nun İngiliz hakimiyetinden Amerikan hakimiyetine geçmesi gibi model olarak da Arap liderleri önce İttihatçıları ve ardından da Kemalistleri model almış ve izlemişlerdir. Muhammed Haseneyn Heykel, Nasır ve etrafındakilerin nasıl hem remiz hem de yöntem olarak İttihatçıları izlediklerini ve Arap versiyonunu devam ettirdiklerini anlatır. Harif el Gadab/Öfkenin Sonbaharı kitabında buna dair ipuçları verir. İttihatçı model demode olunca bu defa Mısır Kemalist modele kapak atmıştır. İngiliz nüfuzuyla İttihatçı nüfuz Mısır’da çekişme halinde olmuştur. Mustafa Kamil ve Muhammed Ferid gibi ulusalcı liderler İngilizlere karşı İttihatçıların safında ve yanındadır. Akif de bu çizgiye yakındır. Akif’in Mısır’a hicreti ve gidişi aslında zımni ve bulanık bir fotoğraf karesi olarak Kemalist çizgi ile İttihatçı çizgi arasındaki kırılmayı da gösterir.
*
Arap dünyasında Kemalizme karşı muhalefet Türkiye’den daha canlı olmuştur. Bunun nedenlerinden birisi orada koruma kanunu olmaması ve serbest neşriyat yapılabilmesidir. Özellikle Dönmelere yönelik kamuoyu ilgisi bizden daha canlıdır. Filistin meselesinden dolayı İkinci Abdulhamid Han’a sevgi ve saygı da yaygın ve derindir.
‘Arap Kemalistler ders almayacaklar mı?’ başlıklı yazısında Halit Mustafa adlı Arap yazarı (El Aman dergisi-Lübnan) Arap dünyasında hala Kemalizm projesinin ölmediğini ve Arap laiklerin bu projeyi gömmeye yanaşmadıklarını ve hatta dört elle sarıldıklarını savunuyor. Arap Kemalistlerinin yeni filizlenen ve tomurcukların İslami deneyimi beşiğinde boğmak istediklerini ileri sürüyor lakin dayanaklarının çürük olduğunu da yazmayı ihmal etmiyor. Ona göre, Arap Kemalistleri halkların gafletine ve Batı’nın desteğine ve İslami hareketlerin de zayıflığına bel bağlamış durumdadırlar. Halit Mustafa’ya göre, bu bel bağlama doğru değil ve sonuçta hüsranla bitecek bir süreçtir. Ona göre, artık halklar uyanmıştır ve eskisi gibi idarelerini güdümlü kuklalara bırakacak değildirler. Batı’nın desteği de artık eskisi gibi onları ayakta tutmaya yetmiyor.
Dünya dengeleri değişti. Arap ulusalcıları ve eski kuklaların borazanları işte bu durumu muvazaaya veya Batı’nın komplosuna bağlıyorlar. Türkiye’den bir misalle bunu anlatacak olursak: Banu Avar "Kaçın! ‘Demokrasi’ geliyor!" başlıklı kitabının arkasında yer alan tanıtım yazısında anlatmak istediklerimizi özetliyor: ”Düğmeye basıldı. Afrika ve Ortadoğu bir bir ayaklandı. ‘Demokrasi’ ihracına başlandı…”
Acaba ayaklanma, psikolojik ve sosyolojik ve dini ve milli bariyerleri ve bütün setleri aşarak bu kadar yağdan kıl çeker gibi mi gerçekleşti? Demek ki, Amerikalılara ne psikoloji ne de sosyoloji işliyor? Bütün kitleleri bir anda hizmetine amade kılabiliyor!
Halit Mustafa’ya dönecek olursak, iletişim alanındaki devrim ve sosyal paylaşım sitelerinin istihbaratların oyunlarını ve planlarını bozduğunu ve geçersiz kıldığını ve ilaveten Batı’nın İslam alemine dair niyetlerini ortaya serdiğini ifade ediyor. İslami hareketlerin zayıflığı ise ona göre geçmişin parçası haline geldi. Yazar Mısır’da ve Tunus’ta Arap Kemalistlerin karşı devrimi örgütlediklerini savunuyor (http://www.al-aman.com/subpage.asp?cid=16857). Yazara göre, Bin Ali kalıntıları ve solcular Kemalizm bayrağına sarılmış durumdalar.
Halit Mustafa haklı mı değil mi? Cevabı kişiden kişiye göre değişebilir. Bununla birlikte, Ahmet Taner Kışlalı bir Tunus dönüşünde Kemalizmin Türkiye dışında Tunus’da yaşadığını yazmıştı. Bin Ali ile birlikte devrilen Tunus Kemalistleri sokak gösterileriyle rövanş arıyorlar. Bizde 2007 sonrasındaki Cumhuriyet gösterilerine özeniyor olmalılar.
Şunu söylemek gerekir ki, Arap dünyasındaki Kemalizm tartışmaları bizden daha canlı. Bunun göstergelerinden birisi Aralık 2012’de vefat eden Abdusselam Yasin’in Kral Hasan’a yazmış olduğu manifestoda Mustafa Kemal ile Cengiz Han’ı karşılaştırmasıdır. Belki de ortak yanlarından birisi yasalarıdır (El İslam evi’t Tufan, Abdusselam Yasin, s : 22).