Urfa-Dergah’ta, Bediüzzaman Mevlidi yarım yüzyıldır devam ediyor.
Dün gece, bu muhteşem atmosferin içerisindeydik. Bir pozitif enerji dalgası karşıladı bizi.
Öyle bir enerji ki, insana insan olarak yaratılmanın coşku dolu hazzını yaşatıyordu. İnsan muhabbetin dalgasında adeta doyuyordu. Bu doygunluk, yüz hatlarına yansıyor ve insanı maddi ve manevi sıkıntılardan adeta uzaklaştırarak, melekleştiriyordu.
Birbirini ilk kez görmüş insanlar, yıllarca görüşüyormuşçasına birbirlerine gülümsüyor ve kucaklaşıyordu. Şahit olduğum bir vakıa beni çok ciddi duygulandırdı, iki farklı camiadan kardeşler, üçüncü bir muhatap tarafından birbiriyle tanıştırılıyorlardı. İlk kez görüştükleri apaçık. Ama bu öyle bir muhabbet dolu, samimiyet dolu, pozitif enerji dolu bir beden kucaklaşmasıydı ki, duygulanmamak, imrenmemek imkansızdı. İşte asrın bu kucaklaşmaya ihtiyacı olduğu anlaşılıyordu.
İşte bu kucaklaşmayı ancak iman sağlayabilir. İnsanın kendi kan kardeşinin bile kucaklaşması bu kadar etkileyici olamaz. İman kardeşliğinin nesebi kardeşlikten daha öncelikli olduğunu bu tabloda daha iyi anlıyorum. Bu düşünce ve duygu dönüşümünü insana ancak iman yaşatabilir. Evet, bu yüzlerdeki tatlı-mutlu tebessüm, imanın tezahüründen başka bir şey değil.
Memleketini, ırkını, rengini, ne ile meşgul olduğunu, içinde bulunduğu camiasını-cemaatini sormadan yaşanabilecek bir kucaklaşma, ancak imanını hissederek yaşanabilir. İşte burada yaşanan kucaklaşma bu idi.
Bu bahçe, tam bir gülistan özelliği yansıtıyor. Renkleri, kokuları, desenleri, etkileri, faaliyetleri farklı güller; her biri, birbiri için çok ciddi anlamlar içeriyor.
Artık asır bunu istiyor.
Olanca küresel ve yerel krizleriyle dünya, bu kucaklaşma sahnelerini izliyor. Bu sahne krizleri yok ediyor. Bu sahne, Yaratıcımız Allah, Peygamberimiz Hz Muhammed (asm), dinimiz İslam, kitabımız Kur’an gibi onlarca, yüzlerce, binlerce birliklerimizin bulunduğunun hissedildiği ve yaşandığı bir sahne.
Kur’an’ın, mucize-i maneviyesi olan Risale-i Nur’lar, bu asra yeni bir insan modeli sunuyor. Bu model, Asr-ı saadet insan modelinden başkası değil. Bu insan modeli, mü’min kardeşinin nefsini, kendi nefsinden öncelikli tutan Ensar modelinden başkası değil. Bu model, bir mü’min kardeşinin cehenneme gitmesi düşüncesinde, Cenab-ı Hakka nazlanıp, ‘Cenneti de istemem orası da bana zindan olur’ diyen kahraman insan modelidir.
Hasılı bu pozitif insan modeli, günlük hayattaki insanî uygulamalarını Hazret-i Peygamberi (asm) dikkate alarak yaşayan bir insan modelidir.
Bu kutlu bahçe dünyaya bir mesaj veriyor. Yaşadığınız şehir neresi olursa olsun, günlük yaşam kültürünüz nasıl olursa olsun, beslendiğiniz kaynak aynı ise, kucaklaşmak böyle oluyor.
Kur’an kardeşliği diye bir kavram, ‘Milliyetimiz İslamiyet’tir diye bir duygu yaşanıyor.
Bütün bireysel ve toplumsal maddi ve manevi hastalıklar, Kur’an eczanesinde tedavi ediliyor. Kur’an, asrın reçetesi olarak insanlığın can simidi oluyor.
Onun için ‘açılımlar’ hangi konuda olursa olsun, Kur’an’a danışmadan, asrın Kur’an dersleri olan Risale-i Nurlara danışmadan çareye dönüşmüyor.
Aslında, önceki yazımızda Münir İslam kardeşimin yaptığı tashih gibi, Urfa, Türkiye’nin Medine-i Münevvere’si vazifesini deruhte ediyor. Bu yazı ile birlikte Risale Haber yazarımız, kıymetli kardeşim Maruf’u da mutlaka okuyun. Çünkü yazılar da birbirini tamamlıyor.
Kendimizi yeni kucaklaşma açılımlarına daha ciddi ve duyarlı hazırlamak duasıyla, bu gece duanızı bekliyor; geceniz mübarek olsun diyorum.