Yanılmıyorsam, 2002 yılında; izleyenleri şok eden bir şiir vardı televizyon ekranlarında. İsrail tarafından babası hapsedilen bir Filistinli kız çocuğu, babasına duyduğu hasreti Arun aleyküm, arun aleyküm, arun aleyküm diye başlayan bir şiirle dünyaya duyurmuştu. Gözü yaşlı Filistinli kızın okuduğu bu şiir, dinleyenleri de şok etmiş, belki de bir hafta boyunca Türkiyenin gündemi olmuştu.
Gazetelerde yer alan bir haber bana o günleri hatırlattı ve Filistinli kız çocuğu gibi Arun aleyküm demek gerektiğini düşündüm. Filistinli gözü yazlı kız çocuğunun bu haykırışının, Utanın anlamında olduğunu da her halde hatırladınız...
Peki, Arun aleyküm dedirtecek manzara neydi? Haberlere bakılırsa askerlik görevini yerine getiren oğullarının yemin törenine katılmak isteyen anneler, başörtülü oldukları için törene alınmamışlar. Onlar da tel örgülerin dışında çocuklarını, belki de kardeşlerinin yemin törenlerini izlemiş. Tabiî bir iyilik yapmışlar ve bu ayrımı 40 yaşın altında olanlara uygulamışlar. (Bugün g. 9 Kasım 2008) Yani, başörtülü ninelere serbest, başörtülü genç annelere yasak! Niye? Her halde genç annelerin başörtüsünü ideolojik sebeple taktıklarına hükmedilmiş! Yüz bin defa Arun aleyküm.
Konuyla ilgili haberler duyulunca, Bu kadarı da olmaz her halde. Bir yanlışlık olmalı. Yetkililer bir açıklama yapar diye düşünmüştük. Aradan iki üç gün geçti ve Türkiyeyi idare edenlerce her şey yolunda tavrı sergilendi. Hiçbir yetkili bu konuda bir açıklama yapmadı. Sanki böyle bir hadise olmamış! Yetkililer bu hadiseyi duydu da, Olmuşsa olmuş, ne var bunda? mı dediler? Eğer öyle ise vah ki vah!
Hemen ifade edelim ki bu yanlışa sadece yetkililerin itiraz etmesi de yetmez. Sivil toplum kuruluşlarından başlamak üzere, ayırmaksızın bütün siyasî partiler, sanayi ve ticaret odaları, aydınlar; kısaca herkes itiraz etmelidir. Hiç kimse Sorumluluk hükumetindir, bize ne! dememelidir. Bu yanlıştan dolayı genç başörtülü annelere hepimizin özür borcu vardır!
En başta Türkiyeyi idare edenler olmak üzere herkes; ya bu yanlışa itiraz etmeli ya da yanlış olmadığını düşünüyorlarsa o halde bu hareketi savunmalıdırlar. Hiçbir şey olmamış gibi yapmak, hiçbir şekilde çare değildir ve olamaz da.
Ülkemizde böyle yanlışlar devam ettikçe meselâ, ekonomi gül ve gülistanlık olsa ne fayda? Bu yanlışlar devam ettikçe ileri gitmiş olsak ne fayda? Bu yanlışlar devam ettikçe, iktidar partsi daha fazla puan toplasa ne fayda? Bu yanlışlar devam ettikçe, iktidar yerini sağlamlaştırmış olsa ne fayda? Bu yanlışlar devam ettikçe, cumhurbaşkanı iyi olsa ne fayda? Bu yanlışlar devam ettikten sonra, başbakan esip gürlese ne fayda?
Bir kaç gün önce bir beyanat veren Antalya Belediye Başkanı Menderes Türelin başörtülü olmayan eşi Ebru Türel şöyle demişti: Esasında kapalı insanlara karşı daha fazla tepki var Türkiyede. Asıl onlar rahatsız ediliyor. Medyada çok yanlı şeyler yazılıyor. (Zaman, 8 Kasım 2008)
Türkiyeyi idare edenler ya bu yanlışlara itiraz etsin, engel olsun; ya da bu yanlışları cesaretle savunsun. Hiç bir şey olmamış gibi davrananlara da Arun aleyküm!
Yeni Asya