Semadan arza inen o kudsî haber,
Sidreye kadar Cibrîlle beraber…
Resûlün mi’râca çıktığı gece,
Âyetler okundu hep hece hece.
***
Melekler sâf sâf olmuş durmuş divana,
Bütün gözler muntazırdır o ana.
Yer gururlu, gökler sevinçten ağlar,
Nur hilâl olmuş semadan çağlar.
***
Yetmiş bin perde arkasında O Sultan-ı Ezel,
Hem neticesi, hem meyvesi düşünülmüştü evvel.
O Zât-ı Kibriya eliyle defineler sundu beşere
Âlemler hesabına verilmişti Zât-ı Ahmediyeye.
***
İmanın rükünlerini göz ile görmüş,
Kâinatı ve tüm mevcûdatı sevindirmiş.
Melekleri, Cenneti, ahreti, Zât-ı Zülcelâli…
Mü’minlere gösterdi rü’yet-i Cemâli
***
Mi’râc ile anladı insan, nazdar sevgili olduğunu,
İdrakıyla nasıl bir rahmet hazinesi bulduğunu.
Gördü bâkî âlemdeki garip şuunatını,
Okudu tefekkür ile tüm yazılı mektubatını.
***
Semâ kapıları yol verdi O’na,
Canım kurban olsun nurlu yoluna.
Gök ehli alkışladı kutlu mi’râcını,
Beşere sundu en müessir îlâcını
***
Namazlar mi’râç olsun cümle ehl-i kıbleye,
Rahmet Nebîsinden ümmetine sonsuz hediye.
Ruh ve tefekkür ikliminde yükselsin akl-ı selim,
Gözünü kapayan mânevî körler, netice elim!
Arzdan semâya
{{member_name}}
{{formatted_date}}
{{{comment_content}}}
YanıtlaYükleniyor ...
Yükleme hatalı.