Demokrasi ne ki onun şehidi olsun; şehitlik ne ki demokrasiye indirgensin? Arzi ve arazlı bir kavramla vurulduğumuzun farkında mıyız?
Demo bir kavramla demode oldu zihnimiz; besmele gibi onunla başlıyor onunla bitiyor konuşmalarımız.
Irak’a demokrasi getirmek için işgal edenler bize de zihnen işgal ediyor, olmadı ihtilalle içimizi içimizden birileriyle vurmak istiyorlar. Demokrasi şehidi öyle mi?
Başörtüsü kavramıyla zihnimiz mahremiyetini yitirdi; evet, “başörtüsünü” kurtardık fakat “tesettürden” olduk.
Sokakların halini tarife gerek var mı?
Bu dünya bizim dünyamız değil; dünyalaşmışlar bütün dünyayı işgal etmiş, düşünce hücrelerimize kadar nüfus etmişler. Tesettürümüzle oynuyor, şehidimizi incitiyorlar.
Şehit; Allah yolunda ölenlere denir. Buna demokrasiyle iliştirmek, arzileştirmek neyin nesi?
Arzi olanlar değişkendir, insanın ürettiği kavramlar bugün vardır yarın yoktur, bakarsın kutsar sonra savurur atar. Dünya dönüp duruyor, insan da öyle, zihni de öyle, kalbi de öyle.
Demokrasi şehidi derken art niyet yok belki fakat sonucun nereye gittiğini, nereye gideceğini düşünmek durumundayız.
Elbette ki güne, zamana, asra açık olacağız; merkezimizi, kökümüzü, aslımızı yitirmeden; yitirirsek biteceğimizin farkında olarak açılacağız.
Pergelin sabit ayağı vahiydir, sünnettir; bu ayak sabit olduktan sonra, dünyaya, asra gezebiliriz, gezmeliyiz. Demokrasi hakkında, Cumhuriyet hakkında, medeniyet hakkında sözümüz olmalı, zamanın araçlarını kullanarak söylemeliyiz de.
Kabul ve redde mihenk sağlam olmalı değil mi? Bizim mihengimiz net; kim şehit kim değil, ayet ve hadislerle bildirilmiş; bunun üzerine bir şey eklemek haddimize mi?
Medya rüzgârı, zamanın savrukluğu, asrın devrikliğinden etkilenmediğimizi söylemek mümkün değil. Dünyalaşmış dünyalar bizi kendi dünyalarından hapsetmek istiyor; bazen zihnen ihtilal yapıyor, bazen sinsice ve derinden, bazen de doğrudan.
Onların baş tacı ettiği dünyayı ayaklarımızın altını aldığımızı zihnen, kalben gösterirsek; hem dünyamızı, hem ahiretimizi kurtarırız inşaallah.