2001 yılı 26 Şubat günü Eyüp İmam-Hatip Lisesi önündeydik.
Okulu polis kuşatmış, başörtülü öğrencileri içeri almıyordu. İlçe milli eğitim müdürü Ali Kılıç, ilçe emniyet müdürü Adnan Yılmaz ile yasağın eğitim özgürlüğünü engellediğini ve yasal olmadığını söyleyerek mücadele ettik ama sözümüzü dinletemedik. Daha sonra okulun önüne gelen il emniyet müdür yardımcısına yasağın yasal olmadığını söylediğimizde aldığımız cevap şu oldu:
“Haklı olabilirsiniz. Bu sözleri çocukların önünde söylemeyin. Yasağın kalkmasını istiyorsanız sizi Genelkurmay’a bağlayayım. Onları ikna edin, o zaman yasak kalkar.”
Eğitim Bir-Sen şube başkanı Ünal Mamur ile birlikte şoke olduk. Yasağın kaynağı demek ki Genelkurmay idi, yasa ve yönetmeliklere aykırı olarak öğrencileri okula almayan polislere söz anlatabilmek için Genelkurmay’ı ikna etmek gerekiyordu.
Afalladık.
Türkiye 2005 yılında Şemdinli’deki Umut Kitabevi olayını gerçekleştiren astsubaylar Ali Kaya ve Özcan İldeniz’i yargılayamazken bugün internet andıcı gerçekleştiren eski genelkurmay başkanı İlker Başbuğ’u içeri attı ve yargılıyor.
Önemli bir mesafe.
Darbe yapan, yapmayı planlayan generallerin mahkemelerde verdikleri ifadelere bakıyorum. Hiçbiri pişman değil. Yaptığımız yasalara aykırı, darbeler halkın iradesine darbe vurmaktır, ülkeyi geri bırakıyor, diyen yok.
Peki, bu darbeci subaylar nerede yetişir?
Amerika, Alman, Japon, İngiliz, Fransız orduları darbe yapmaz da neden bizim orduda darbeci hiç eksik olmaz?
Türkiye, NATO ülkesi. NATO kriterleri neden bizim orduda geçerli değil?
Sorunun ciddiye alınması ve ordudaki darbeci zihniyetin temizlenmesi gerekir.
Askeri okullar, Tevhid-i Tedrisat Kanunu çerçevesinde Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlanmalı.
Askeri okullara acilen demokrasi ve insan hakları dersi konmalı.
Türkiye’deki ve dünyadaki askeri darbelerin tarihi okutulmalı.
Darbelerin geri kalmış ülkelerde yapıldığı öğretilmeli.
Daha da önemlisi darbelerin ülkeyi geri bıraktığı anlatılmalı.
Gelişmiş ülkelerde darbe olmadığı vurgulanmalı.
Darbenin suç olduğu, yasalara aykırı olduğu, milletin iradesine ipotek koyduğu okutulmalı.
Askeri okulların ders programlarını kim yapıyor?
Kitaplarını kim yazıyor?
Bu okullarda ders veren öğretmenler, milli iradeye, demokrasiye, insan haklarına düşünce olarak bağlı mı?
Bu okullarda adaletin önemi, zulmün kötülüğü, işkence ve eziyetin günah olduğu anlatılıyor mu?
İlker Bağbuğ, mahkemedeki savunmasında, ‘Genelkurmay yalan söylemez’, dedi ve Sözcü gazetesi ifadeyi manşete çekti.
Genelkurmay başkanı iken İlker Başbuğ’un milletin gözünün içine baka baka yalan söylediğini herkes gördü.
Toprağa gömülmüş lav silahlarına boru dedi.
Darbe planlarına, kağıt parçası, diyerek darbecileri korumaya kalktı.
Allah Allah diye hücum eden ordu, camileri bombalar mı, diye çıkışlar yaptı. Halbuki Balyoz darbe planında camileri bombalayacak timlerin adları yazılıydı.
İlker Başbuğ bir örnek.
Çevik Bir, yaptıklarının demokrasiye balans ayarı olduğunu söylemişti.
Dr. İbrahim Erbıyık, harp okulunda iken bir arkadaşıyla yaptıkları tartışmayı anlatmıştı.
Okulu birincilikle bitiren Erbıyık, arkadaşına; üniversite sınavına gireceğini, tıp okuyacağını, iyi bir doktor olacağını, sonra politikaya atılacağını, seçimlere girip başbakan olacağını anlatır.
Arkadaşı güler ve şöyle der:
“Sen uğraş. Ben burada kalacağım, kurmay olacağım, sonra darbe yapıp seni indireceğim ve kısa yoldan cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturacağım.”
Askeri okullardaki eğitim demokratikleştirilmeli.
Amerika, Almanya, İngiltere, Fransa’da olmayan darbeler ülkemizde de olmamalı.
Prof. Ömer Dinçer Milli Eğitim Bakanı olalı Ak Parti eğitimde iktidar oldu. Ümit ederim, Dinçer, askeri okullardaki darbe zihniyeti temizleyecek adımlar atar.
Yeni Akit