Hazırlayan: Zeki Işık
RİSALE HABER
Muharrem ayının onuncu günü olan bu gün Aşure günüdür. Muharrem ayı, Kur'an-ı kerimde, kıymet verilen dört aydan biridir. Bu ayda oruç tutmak çok sevaplıdır. Bir hadis-i şerif meali şöyledir: Ramazandan sonra en faziletli oruç, Muharrem ayında tutulan oruçtur. Farzlardan sonra kılınan en makbul namaz da gece (Teheccüd) namazıdır.[Müslim] Muharrem ayı ve Aşure Günü, Ehli Kitap olan Hıristiyan ve Yahudiler tarafından da mukaddes sayılırdı. Nitekim, Peygamberimiz as Medine'ye hicret buyurduktan sonra orada yaşayan Yahudilerinoruçlu olduklarını öğrendi. "Bu ne orucudur?" diye sordu. Yahudiler, "Bugün Allah'ın Musa'yı düşmanlarından kurtardığı Firavun'u boğdurduğu gündür. Hz. Musa as şükür olarak bugün oruç tutmuştur" dediler. Bunun üzerine Peygamberimiz as da, "Biz, Musa'nın sünnetini ihyaya sizden daha çok yakın ve hak sahibiyiz" buyurdu ve o gün oruç tuttu, tutulmasını da emretti. Yalnız onlara benzememek adına ya bir gün önceden veya bir gün sonradan ekleme yaparak iki gün olarak tutmak gerekiyor. Mesela Perşembe ve Cuma gibi.
Aşure günü birçok ehemmiyetli hadiseler olmuş ve özellikle on Peygamberin as duası kabul olmuş, içinde bulundukları zor durumdan bugün necat bulmuşlardır. Biz de bunu vesile ederek Rabbimize dua ile iltica edip kendimize, ailemize milletimize ve Alem-i İslam’a dua edeceğiz. Bir de Aşure günü tüm İslam dünyasını ağlatan, yüreklerimizi sızlatan bir olay olmuştur ki, bu İslam tarihine Kerbela vakıası olarak geçmiş ve Hz. Hüseyin'in şehit edilmesini netice vermişti. Bugün bu iki önemli hadisenin hikmetinden kısa olarak bahsedeceğiz. Aşure gününde necat bulan Peygamberleri vesile yaparak bizde şöyle dua edebiliriz.
Adem as; Cennette yaptığı hatadan dolayı tövbe etmiş ve tövbesi Allah tarafından Aşure günü kabul edilmiştir.
Rabbim sen affedicisin, affetmeyi seversin, bizi de affet, tövbelerimizi kabul et, cennet ve cemaline mazhar eyle.
Nuh as; İnanmayan insanlar tufan ile helak olurken, inananlar gemiye binip Aşure günü karaya inerek tufandan kurtulmuşlardı.
Rabbim bizi de şu asrın fırtınalı fitne ve isyanından kurtarıp ebediyetin sahil-i selameti olan cennetine nail eyle.
İbrahim as; Peygamberimizin mübarek neslini taşıyan İsmail as Aşure günü dünyaya gelmiş ve İbrahim as nesli için yaptığı dua kabul olmuştur.
Rabbim bizi de cehennem ateşinden kurtar, neslimizi mübarek eyle ve çocuklarımızı Salih, hayırlı evlatlar eyle.
Yakup as; Yusuf as hasreti ile gözleri kapanmış ve Yusuf as gönderdiği gömleği Aşure günü gözlerine sürmek ile gözleri açılıp şifa bulmuştur.
Rabbim bizim de basiret gözümüzü aç. Hakkı hak bilip uymayı, batılı da batıl bilip ondan uzaklaşmayı bizlere nasip eyle.
Yusuf as; Kardeşlerinin ihanetine uğramış ve kuyuya atarak onu öldürmek istemişlerdi. Allah cc onu korudu veAşure günü onu kuyudan kurtardı.
Rabbim bizleri de yaşadığımız asrın dalalet kuyularına, sefahat ve günah kuyularına düşmekten koru muhafaza eyle ve aziz kullarından eyle.
Yunus as; İzinsiz görev yerini terk ettiği için bindiği gemiden denize atıldı. Onu bir balık yuttu. Allah'ın izniyleAşure günü balığın karnından kurtuldu.
Rabbim nefsimizi bize musahhar eyle ki ebedi hayatımızı yutup harap etmesin. Bizi de sahil-i selamet olan dar-ı bekaya çıkar, saadet ve selamete erdir.
Eyüp as; İmtihanın gereği olarak sınanmış ve çetin bir hastalık kendisine verilmişti. Bu hastalığa çok sabreden Eyüp as Aşure günü hastalığına şifa buldu.
Rabbim bizim de maddi ve manevi hastalıklarımıza, sıkıntılarımıza şifa ver. Zorluklarımızı kolaylığa tebdil eyle. Darda zorda kalanlara da yardım eyle.
Davut as: Allah yapılan dua ve tövbeleri kabul edendir. Davut as duasını ve Allaha yaptığı ilticası de Allah tarafından Aşure günü kabul edilmiştir.
Rabbim bizlerin matlubumuzu bize ihsan eyle. Yaptığımız Dualarımızı ve tövbelerimizi kabul eyle ve bizi razı olacağın iş ve amellerle meşgul eyle.
Musa as; Firavunun zulüm ve baskısından kurtulmak için yola çıktı. Peşine düşen Firavundan Aşure günü Allah cc ona denizi 12 yol yaparak kurtardı.
Rabbim bizi de asrımızın zalimlerinden, firavunlarından ve nefsimizin firavunluğundan koru ve bizleri doğru yoldan ayırma. Kurtuluşa erenlerden eyle.
İsa as; "Ben gideyim ta ki size Ahmet gelsin" diyerek Peygamberimizi as bizlere müjdelemişti. İsa as Aşuregünü doğdu ve o gün semaya yükseltildi.
Rabbim İncil'de Ahmet, Tevrat'ta Ahyed, Kuran'da Muhammed diye bizlere müjdelediğin Peygamberimize as bizleri hakiki ve samimi ümmet eyle.
Aşûre günü olan muharremin 10. günü İslam tarihine Kerbela vakası olarak geçen, Müslümanları çok üzen, yüreğimizi sızlatan bir olay meydana gelmiştir. Bu hususta çok şeyler yazılıp söylenmiştir. İfrat ve tefrite düşmemek için İslam alimleri genel manada şunları prensip olarak bizlere bildirmişlerdir:
Birinci prensip: İslam alimlerinin görüşüne Kerbela ve öncesinde meydana gelen olaylarda Hz. Ali haklı, ona muhalif olanlar ise haksız idiler. Kerbela da gaddarca şehit edilen Hz. Hüseyin mazlum, Onu şehit edenler başta yezit olmak üzere zalim idi ve Hz. Hüseyin ve taraftarlarına zulmettiler.
İkinci prensip: Allah bizleri o fitnelere düşmekten muhafaza eyledi. Öyle ise biz de dilimizi korumakla kendimizi o fitneye ortak olmaktan muhafaza edip, kendimizi ateşten koruyalım. Ve özellikle de sahabeler hakkında ileri geri konuşmaktan sakınalım. Ölen ve ahirete gitmiş olanları yargılamak bize değil bizi Yaratana aittir. Mazlum olarak şehit edilenler mükafatını, zulmedenler de layık oldukları cezayı görüyorlar. Hiç kimsenin yaptığı iyilik veya kötülük karşılıksız kalmayacaktır.
Üçüncü prensip: Her olayda iki cihet vardır. Birisi zahiri olan, bize bakan ve sebeplerle merbut olan cihetidir. İkinci cihet ise hakiki sebeplere bakan ve olaylardaki kaderi yönünü görmemizi sağlayan cihetidir. Bizler Allaha cc inanan ve iman eden kimseler olarak olaylardaki kaderi yöne bakmak ve görmek ile mükellefiz. Sırf zahir sebeplere bakarsak gerçeği göremez ve adaletli hüküm veremeyiz. İfrat veya tefrite düşeriz.
Kerbela olayında zahiri sebep, yezit ve yanındakilerin dünya ve makam hırsıdır ki, onları böyle bir haksızlığa ve zalimliğe sevk etti ve İslam dünyasını ağlatan bu olay meydana geldi. Kerbelanın kaderi yönü için İslam alimleri, özellikle Bediüzzaman hazretleri şöyle der: Peygamberimizin soyundan gelen ve o nesli devam ettirecek silsilenin başı olan başta Hz. Ali olmak üzere, Hz. Hüseyin'in hakiki vazifeleri din-i İslam’ı yaşamak ve yaşatmak, diğer Müslümanlara örnek ve imam olmak idi. Allah cc dünyanın çirkin yüzünü onlara gösterdi ve onları dünyaya küstürdü. Ve böylece onların hakiki vazifeleri Kuranı ve Sünneti yaşamak ve koruyarak sonraki nesillere aktarmak oldu. Bunun neticesi olarak bu mübarek nesepten başta on iki imam dediğimiz Zeynel Abidin, Cafer-i Sadık gibi İslam büyükleri yetişti ve manen İslam aleminin başına geçip İslam’ı muhafaza altına aldı ve bizlere imam ve rehber oldular. Eğer Onlar dünyada muvaffak olsalardı ve halife olsaydılar o mübarek nesilden veliler yerine valiler yetişecekti. Fakat Allah onlara dünyayı küstürüp valiler yerine onların neslinden Gavs-ı Geylani, Şah-ı Nakşibendi, İmam-ı Rabbani gibi yüzlerce veli ve aktabları yetiştirdi ve maneviyatın sultanları o nesilden geldi. Bize düşen onlara dua etmek ve onların İslamiyet’i yaşadıkları gibi yaşamaktır. Onların gittiği yolda olmak, onların sevdiklerini sevmektir. İfrat ve tefrite düşmemek ve istikamet yolu olan Kur'an ve Hadisleri rehber ve prensip yapmaktır.
Hayırlı Cumalar