Risale Haber-Haber Merkezi
Güneş yazarı Rıza Zelyut, "Belaüzzaman" yazısına açıklık getirdi. Yazısında daha mutedil bir dil kullanan Zelyut, "Said Nursi yandaşlarının kendisinin tarif ettiği bir Said Nursi'yi bilmediklerini ve kabul etmediklerini" ileri sürdü.
Kendisini ziyaret eden Haber 7 Yayın Yönetmeni Ünal Tanık ile yazar Mehmet Ali Bulut'a “Ben onun takipçilerinden özür diliyorum, bendeki Bediuzzaman bilgileri ile gerçekte olan farklı imiş, bunu öğrendim” diyen Zelyut, köşe yazısında Nurcuların da "Atatürk'ün hakkını vermesini ve onu İslam mücahidi olarak algılamalarını" istedi.
İşte Zelyut'un yazısı:
Adil olalım
Perşembe günü yazdığım 'Bediüzzaman değil belaüzzaman' başlıklı yazım yüzünden yüzlerce elektronik mektup aldım. Küfürler, tehditler havada uçuştu. Gördüm ki bu Türkiye hala fikirlerin şiddetle susturulmaya açık olduğu bir iklimdedir.
Korktum sanılmasın; lakin; yanlış anlaşılmak da istemem. Said Nursi'yi eleştiren o yazım yüzünden, ona bağlı olan binlerce insanı kızdırdığımı, üzdüğümü anladım. Benim amacım birilerini rencide etmek değildi. O yazımdaki amaç ile netice tam ters çıkınca; bu ikincisi de şart oldu.
Sevindiğim taraf şudur: Said Nursi yandaşları; benim olumsuz biçimde tarif ettiğim bir Sait Nursi'yi bilmiyorlar ve kabul etmiyorlar. Orada cumhuriyetçi bir dindarlık görüyorlar ki buna bizim diyeceğimiz olamaz.
Fakat; o yazıda ortaya koyduğum bilgiler genelde doğrudur. Yandaşlarının 'Bediüzzaman' (Zamanın harikasi) dediği Nurs köylü Sait; başlangıçta imzasını Kürd Said diye atmıştır. Said Kürdi veya Said Nursi'nin İstanbul'a geldiğinde Kürtçü örgütlere girmiştir. Bugünkü yandaşları; buradaki amacın Kürt kökenli insanların eğitimi ile ilgilenmek olduğunu belirtiyorlar. Doğrudur; zaten biz de Kürtçü hareketlerin çıkmaza girdiğini gören Said Efendi'nin işi ideolojik mücadeleye çevirdiğini yazmıştık. Bu gerçeği; Said Nursi'yi iyi tanıyanlar da kabul ediyor.
Yine önemle belirteyim ki biz Said Nursi'nin Kürt olmasını bir problem veya bir eksiklik gibi görmedik, öyle göstermedik. Şikayetimiz; Kürtçülük tefrikasının yarattığı tehlikedendir, yoksa kişilerin milliyetinden değil. Bizi Kürt karşıtı gibi görenlerin, Kürt ile Kürtçüyü bile ayıramayacak durumda olması ne kadar acı bir durumdur, değil mi. Ben her Kürdü kendim kadar değerli sayanlardanım.
Beni cahillikle suçlayanlara gelecek olursak... Belli ki bunlar ölümüne savundukları Said Nursi'nin kitaplarını okumamışlardı. Zaten, okusalar da yüzde 99'unun anlamaları mümkün değildir. Çünkü bu risaleler, çok ağdalı bir Osmanlıca ile yazılmıştır. İlkin Sözler adlı kitabını 1970'te elime aldığım Said Nursi'de; -iyi sayılacak Osmanlıca bilgime karşın-; onun yandaşlarının bulduğunu ben bulamadım.
ATATÜRK'ÜN HAKKINI VERİNİZ
Cuma günü bu konuyu konuşmak üzere ziyaretimize gelen yazar Mehmet Ali Bulut ve gazeteci Ünal Tanık ile sohbetimizden de Said Nursi'nin ilk döneminde eğitim amaçlı olarak Kürt derneklerinde yer aldığı bilgisi ortaya çıktı. Sayın Bulut; bizzat Said Nursi'nin daha sonra Kürt ve Kürdistan kelimelerini ilk eserlerinden çıkardığını söyledi; Kurtuluş Savaşı'nı desteklediğini dile getirdi.
Fakat bu arkadaşım, Sait Nursi'nin Atatürk'le mücadelesine sonraki dönemde de devam ettiğini kabul etti; bunun da cumhuriyete karşı değil laikliğe yönelik olduğunun altını çizdi.
Said Nursi hakkındaki kanaatim işte bu açıdan olumsuzdur. Çünkü; o, bütün dünyaya, İslam dini ile demokrasinin bir arada yaşayacağını kanıtlayan Mustafa Kemal'i kötülemiştir. O Mustafa Kemal değil midir ki Çanakkale'yi geçip 13 Kasım'da İstanbul önlerine gelen haçlı donanmasına Haydarpaşa'dan bakarak, 'Geldikleri gibi gidecekler!' diyen.
13 Kasım 1918'de İstanbul'da çanlar çalınırken; Rumlar, Ermeniler, Levantenler; çılgın gösterilerle İngiliz, Fransız, İtalyan ve Yunan gemilerinden oluşan düşman donanmasını alkışlarken bunlarla savaş yemini eden Atatürk değil miydi? Müslümanları Anadolu'dan atmak planını çöpe atan kimdi?
Beyoğlu'nda beyaz atı üstünde mağrur biçimde yürüyen Fransız işgal komutanını ardına baka baka bu topraklardan gitmek zorunda bırakan Mustafa Kemal mi İslam'a daha çok hizmet etti; Said Nursi mi?
Adil olalım; adalet; İslam dininin de imanın da temel taşıdır efendiler. Sizler de Atatürk'ün hakkını teslim etmelisiniz.
***
İkinci olarak; İslam dünyası ile Batılıları komünizme karşı savaş paralosı altında bir araya getirmeye kalkışmasını bakımından Said Nursi'yi doğru bulmuyorum. Komünistlere karşı ortak cephe teorisini; dünyayı sömüren ABD emperyalizmini güzel göstermek için yaratılmış sayarsam haksızlık mı etmiş olurum? Ve bugün dünyaya baktığımızda ittifak yapılan o gücün komünizmle değil Müslümanlarla savaştığını görmüyor muyuz?
Nereye gidiyoruz? Yakında cihadı da kaldıracaklar; İslam iklimi tamamen çokuluslu tekelci sermayenin ayaklarına mı serilecek?
***
Yazımdaki belaüzzaman; amacımı anlatmada aşırılık taşımaktadır; kabul ediyorum.
Her şeye karşın; benim gibi Atatürkçülerle, Said Efendi'ye bağlı insanlar bir arada yaşayacağız... Başka türlüsü; yani çatışma; düşmanlarımızın işine gelir.
O zaman birbirmize tahammül etmeyi, birbirimizi anlamayı; geçmişteki hatalarımızdan dersler çıkarmayı bilmeliyiz.
Bana mantıklı açıklamalar yapan; Said Nursi'yi cumhuriyete bağlı bir alim gibi tanıtan insanlara teşekkür ediyorum. Demekki cumhuriyet değerleri çevresinde buluşmamız mümkün olabilecek.
Onlardan benim de bir isteğim var: Ben nasıl Said Nursi'yi anlamaya çalışıyorsam; sizler de Mustafa Kemal Paşa'yı anlamaya çalışacaksınız. Onu deccal gibi değil; İslam dünyasını emperyalizmin saldırısından kurtaran bir mücahit gibi algılarsanız; daha doğru bir noktaya yönelmiş oluruz.
Tefrika ile mücadele etmek gerçek cihattır.
Düşünelim; düşünmekten korkmayalım. İslam tefekkürdür, efendiler...
İLGİLİ HABER: