Her fırsatta din adamlarına saldıran BTP Genel Başkanı Haydar Baş, Atatürk'le ilgili incilerine devam etti. Daha önce Atatürk için hafız ve seyyid diyen Baş, bu sefer daha ileri gitti ve "Atatürk Kutbü'l-Aktab'tır" dedi.
Söylediklerine Atatürkçülerin bile inanmadığı Baş, sözlerinin ciddiyetini vurgulamak için "Atmıyorum" ifadesini özellikle kullanma gereği duydu. Konuşmasına efsunlu bir hava vermek isteyen Baş, "Ben bunları anlatırken manevi bir hal yaşadınız mı? Evet… O zaman Mustafa Kemal bu meclistedir” şeklinde konuştu.
Baş'ın herkesi güldüren, Yeni Mesaj'da yayınlanan ibretlik iddiaları şöyle:
"Mustafa Kemal Atatürk'ün anne ve baba tarafından soyunun Ehl-i Beyt'e dayandığını ifade eden Baş, konuşmasında, "Jandarma istihbarat subayı olan Mehmet Rıfat efendinin torunu Meriç Tümlüer belgelere dayalı ifadesinde diyor ki, Atatürk hem anne hem de baba tarafından Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin sülalesindendir" ifadelerini kullandı.
'Atmıyorum!' dedi ama...
Atatürk'ün soyunun Ehl-i Beyt'e dayandığına dair farklı kaynaklardan belgeler gösteren Baş, Atatürk'ün girdiği hiçbir savaşı kaybetmediğini ifade etti ve şunları söyledi:
"O zaman burada bir özellik, hikmet var. O zaman onun başının üzerinde bir el var. Bu el İmam Ali'nin elidir. Meğer irşad ve ikaz makamının da, evliyayı kiram hazerâtının da başı Mustafa Kemal Paşa. Atmıyorum. Burada okuyacağım size kendi ifadesinden. Bu adama yıllarca bu memlekette ‘dinsiz, kâfir’ dendi. Şimdi buna dinsiz diyenlerin dinsizliğini varın siz hesap edin. Allah bunların şerrinden bu milleti muhafaza eylesin. İşte ben bu şerli adamlarla senelerce savaştım. Benim örneğim de Mustafa Kemal Paşa Hazretleri. Eğer onun savaşını görmeseydim, biz de bu savaşta hep iflas ederdik ama devamlı kazanan da ben oldum."
Baş, konuşmasında Mustafa Kemal'in milli mücadeleye hazırlık dönemi hakkında da bilgiler verdi. "Atatürk Cumhuriyetin temelini Hacıbektaş'ta attı" diyen Baş şöyle konuştu: "Marife Ulusoy anlatıyor… Atatürk milli mücadeleye başlamadan önce Hacıbektaş'a gelip, Hacı Bektâş'ı Veli Hazretleri’nin postunda oturan Cemalettin Çelebi ile görüşüyor. Atatürk üç gün boyunca burada misafir kalıyor. Burada ne yapacaklarını tek tek konuştular. Atatürk Anadolu'nun manevi sahipleriyle beraber Cumhuriyetin temelini atıyor. Atatürk oradan ayrılırken Cemalettin Çelebi, ‘Atam, cumhuriyeti ne zaman kuruyoruz’ deyince, Atatürk 'en kısa zamanda' diye cevap verir."
Atatürk rüyasında ellerinin kollarına kadar kanlı olduğunu görüyor!
Baş, Atatürk'ün Hacıbektaş ziyareti sırasında gördüğü bir rüyayı da konuşmasında anlattı. Baş, "Yine bu görüşme sırasında Atatürk, Cemalettin Çelebi'ye annesi Zübeyde Hanım’ın gördüğü bir rüyayı anlatır. Zübeyde Hanım’a Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (sav) altın tepsi içinde Kur'an-ı Kerim ve kılıç getirdiğini söyleyince, Cemalettin Çelebi, Atatürk’e ‘sen de bir rüyaya yat bakalım yarın konuşalım’ der. Atatürk o gece rüyasında delik taşa girdiğini ve kollarının dirseklerine kadar kanla dolduğunu görür ve sabah rüyasını Cemalettin Çelebi’ye anlatır. Cemalettin Çelebi rüyaları şu şekilde yorumluyor: Peygamberimizin getirdiği Kur'an annene, kılıç ise sanadır. Bu senin savaşacağının işaretidir. Delikçi taşa gelince; kollarının kanla dolması ise bu savaşın zaferle sonuçlanacağının göstergesidir. Zaferin mübarek olsun. Şimdi dinsiz dedikleri insana bakar mısınız" şeklinde konuştu.
Atatürk'ün Hacıbektaş'tan ayrılmadan Cemalettin Çelebi ile birlikte Hacı Bektâş-ı Veli Hazretleri’nin türbesini ziyaret ettiğini de belirten Baş şöyle devam etti: "Atatürk, Hünkâr Hacı Bektâş’ı Veli’nin türbesine kapanır ve şöyle dua eder; 'evladını önüme rehber eyledim, meydana çıkıyorum. Yüzümü utandırma.' Görüldüğü üzere Atatürk'ün başlattığı bu milli mücadele Hacıbektaş’ta yaptığı ziyaret ile manevi bir boyut kazanıyor ve cumhuriyetin temelleri orada atılıyor."
‘Atatürk Kutbü'l-Aktab'tır’ dedi ve konuştuğu mecliste olduğunu söyledi!
Baş, konuşmasında Atatürk hakkında bir noktaya da ilk kez dikkat çekti. Atatürk'ün bir Kutbül Aktab (büyük velilerin başı) olduğunu ifade eden Baş, bu sözlerine şu şekilde açıklık getirdi: "Mevleviliğin Veled ve Şems olmak üzere iki kolu vardır. Veled kolu Sünni, Şems kolu ise Bektaşi'dir. Bektaşi kolundan olan Mustafa Kemal 18 Mayıs 1911'de Gelibolu'dan Abdülkerim Paşa'ya gönderdiği bir mektupta 'Seni gören, seni seven, senin mucizatı meveddetini müşahade eden dedegani meşhurden Selanik Meydan Dedesi bu fakir Kemal yeni bir zemini içtihadın tayini hususunda zatı kerimullahtan niyaz eder' demektedir. Yani Atatürk bu mektupta kendisini Selanik Meydan Dedesi olarak tanıtıyor. Atatürk Kutbü'l-Aktab'tır. Bu makam tasavvufta en büyük velayet makamıdır. Anlaşıldı mı? Ben bunları anlatırken manevi bir hal yaşadınız mı? Evet… O zaman Mustafa Kemal bu meclistedir.”